Tarihte bugün şimdilerin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 8 Kasım 1996 tarihinde İçişleri Bakanı olarak atanıyordu. Türkiye o gün ilk kadın İçişleri Bakanı ile tanışıyordu. Ancak Akşener’in bakan olması sıradan bir olay değildi. Çünkü Akşener’i bu koltuğa nasıl oturduğunu anlamamız için atandığı günün 5 gün öncesine gitmemiz gerekiyor. Türkiye için 1996 yılı 3 Kasım gününe kadar Susurluk, ayranı ile tanınan bir ilçemizdi. Ancak 3 Kasım 1996’da Susurluk Türk siyasetinin de, Meral Akşener’in de kaderini değiştirecek bir trafik kazasına sahne oldu. 3 Kasım 1996’da saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa kara yolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkisinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile büyük bir skandal patlak verdi. Balıkesir’in Susurluk ilçesinde 1996 yılında dört kişiyi taşıyan bir Mercedes otomobil, benzin istasyonundan çıkmakta olan bir kamyona çarptı. Otomobildeki üç kişi yaşamını yitirdi, bir kişi sağ kurtuldu.

DERİN DEVLET KAVRAMI

Bu kaza aracın içindekilerin kimliği nedeniyle Türkiye’de “derin devlet” kavramının gün yüzüne çıkmasına ve bugün bile hala etkilerinin yaşandığı bir dönemin başlamasına neden oldu. Aracın içinde bulunan eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Mehmet Özbay olay yerinde hayatını kaybetti. Dönemin DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ise yaralı kurtuldu.

BASİT BİR KAZA OLMAKTAN ÇIKTI

Olayın hemen ardından Mehmet Özbay kimliğini taşıyan kişinin birçok suçtan Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) tarafından aranan Abdullah Çatlı olduğu anlaşıldı. Böylece bu olayı, basit bir trafik kazası olmaktan çıkaran bir süreç başladı.

Zira Çatlı, özellikle 1970’lerdeki bir dizi karanlık olayla bağlantılı olduğu iddia edilen bir isimdi. Otomobili kullanan ve kaza anında hayatını kaybeden bir diğer isim Hüseyin Kocadağ da daha önce meslekten ihraç edilmiş ancak mahkeme kararıyla geri dönmüş polis müdürüydü. Sedat Bucak ise Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde ağırlığı olan “Bucak aşireti”nin lideri olarak biliniyordu. Otomobilin içindeki kişilerin kimliği, kazayla birlikte “mafya-siyaset-devlet” üçgeninde, aslında öncesinde de konuşulan ancak ispatlanamayan bir dizi karmaşık ama karanlık ilişkinin su yüzüne çıkmasına yol açtı.

SÜREKLİ AYDINLIK İÇİN BİR DAKİKA KARANLIK

Susurluk kazası ve ardından ortaya çıkan ilişkiler ağı, uzunca bir süre gazetelerin manşetlerini, televizyonlardaki haberleri ve hem siyasetin hem de kamuoyunun gündemini meşgul etti.

Kamuoyunda oluşan infial neticesinde, bu ilişkilerin açığa çıkarılması, devlet içerisinde yasadışı faaliyetlerde bulunan bir yapının olduğu iddialarının araştırılması ve suçluların cezalandırılması talebiyle “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi” başlatıldı.

Şubat 1997’de sivil toplum kuruluşlarının girişimiyle başlatılan eylemler kapsamında saat 21.00’de ışıkların bir dakika boyunca açılıp kapatılması öngörülüyordu. Daha sonra yürüyüş gibi başka kitlesel eylemler de düzenlendi. Ağar, kazadan kısa bir süre sonra görevinden istifa etti. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcılığı, Ağar ve Bucak hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle fezleke hazırladı. Dokunulmazlıkları kaldırılan iki isim hakkında “cürüm işlemek için çete kurmak, hakkında yakalama ve tevkif müzakeresi bulunan kişileri yetkili mercilere haber vermemek ve görevi kötüye kullanmak” suçlamalarıyla iddianame hazırlandı ve dava açıldı.

GECE BASKINI

İşte bu gelişmeler yaşanırken Meral Akşener’de olaylı bir şekilde İçişleri bakanlığı görevine atanıyordu. Akşener’in Emniyet Genel Müdürü’nü bile değiştirmesi olay olmuştu. O dönem Hakkari Valisi olan Ak Parti Antalya Milletvekili Kemal Çelik, acilen Ankara’ya çağırılmış, gece Emniyet Genel Müdürü’nün makam odası çilingire açtırılış ve daha sonra Antalya Valiliği de yapan Alaaddin Yüksel’in yerine bu göreve getirilmiştir. Akşener zorlu 28 Şubat sürecinde de görevini sürdürmüştür.