Sevgili okurlarım, bugün Osmanlı Devleti’nin 1’inci Dünya Savaşına dahil olduğu gün. Tam 108 yıl önce, 11 Kasım 1914 gününde Osmanlı, 1’inci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerine karşı savaş ilan etti. Bu savaşın ortasında ise 1911 Tobruk muharebeleri sırasında askeri yetenekleri ile ön plana çıkan, 1’nci Dünya Savaşı ile adını tarihe altın harflerle yazdıracak bir asker vardı.

Osmanlı Devleti’nin 11 Kasım 1914’te resmen savaşa girildiği ilan edildiğinde, Mustafa Kemal Sofya’da kalmak istemedi. Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazdı ve aktif bir görev alma arzusunu “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde ateş hatlarında bulunurken, ben Sofya’da ataşemiliterlik yapamam” sözleriyle ifade etti. Bu mektuptan kısa bir süre sonra Enver Paşa’nın Sarıkamış dönüşü Erzurum’dan Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgraf emri üzerine Tekirdağ’da kuruluş halinde bulunan 19’uncu Fırka Kumandanlığına 20 Ocak 1915’te atandı. 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a geldi. Fırkanın talep edildiği gibi kuruluşuna bile zaman kalmadan İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı’nda tehditkâr bir vaziyet alması üzerine fırkanın sadece 57. Alayı ile 25 Şubat 1915’te Maydos’a hareket etmeleri emrini aldı. Ece Limanı, Seddü’l-Bahir ve Morto Limanı dahil arasındaki sahilin muhafazasını 19. Fırka Kumandanlığı üzerinde kalmak üzere Maydos Mıntıkası Kumandanı olarak üstlendi. İtilaf Devletlerinin 25 Nisan 1915’te Arıburnu, Seddü’l-Bahir ve Kumkale’ye asker çıkarması üzerine inisiyatif kullanarak fırkasını Kemalyeri’nden harekete geçirdi. Giderek artan düşman kuvvetlerinin ilerlemesini Kocaçimen ve Conkbayırı mevkilerinde verilen savunma savaşlarıyla durdurmayı başardı. 26 Nisan’dan 19 Mayıs’a kadar Arıburnu Cephesi Kumandanı olarak (17 Mayıs 1915’te 19. Fırka Kumandanlığı görevine geri döndü.) saldırı ve savunma savaşlarıyla giderek artan düşman birliklerinin ilerlemelerine fırsat vermedi. Onları kararlı ve sorumluluktan çekinmeyen yüksek komuta yeteneği ile Arıburnu’nun daracık şeridinde kalmaya mecbur etti. 1 Haziran 1915’te ise albaylığa terfi etti. Düşman hareketlerinin Conkbayırı istikametinde ağırlık kazanması üzerine bölgenin tek komuta altına alınması tavsiyesinde bulundu ve 8 Ağustos 1915’te Anafartalar Grubu Kumandanlığına atandı. 9 Ağustos’ta başlayan ve 1’inci Anafartalar Muharebesi adını alan savaşta emrindeki kuvvetleri Anzaklara karşı harekete geçirdi. Türk askeri üzerindeki mevcut kuşatmayı kaldırarak düşman saldırılarını durdurdu. Kireçtepe ve Azmak arasındaki İngilizleri Tuzla Gölü’ne kadar sürdü.10 Ağustos’ta Conkbayırı’ndaki yoğun çarpışmalar sırasında göğsüne bir şarapnel parçası isabet etti ve göğsündeki saati parçaladı. Bu saati daha sonra 5’inci Ordu Kumandanı Liman von Sanders Paşa’ya hediye etti.

“İSTANBUL’U KURTARAN KAHRAMAN”

21 Ağustos’ta başlayan II. Anafartalar Muharebesi’nde Kocaçimen ve Cokbayırı’nı ele geçirmek isteyen düşman kuvvetlerinin teşebbüsünü bir daha taarruza cesaret edemeyecek şekilde sonuçsuz bıraktı. Bu arada rahatsızlandı. 10 Aralık’ta Anafartalar Grubu Kumandanlığını Fevzi (Çakmak) Paşa’ya bırakarak cepheden ayrıldı. Çanakkale Savaşlarındaki başarısıyla “İstanbul’u Kurtaran Kumandan”, “Arıburnu ve Anafartalar Kahramanı” olarak anılan ve tarihe adını altın harflerle yazdıran bir isim oldu. Savaşlardaki başarısı İngiliz resmî Tarihçisi Cecil Faber Aspinall-Oglander’in 1929 ve 1932’de yayınlanan iki ciltlik “Military Operations, Gallipoli” adlı eserinin bir yerinde şu takdir sözleriyle kayda geçti: “Tek bir kumandan tarafından sarf edilen gayretin ayrı ayrı üç defa yalnız bir harbin veyahut bütün harekât-ı harbiyenin neticesi üzerine değil, bir milletin mukadderatı üzerine bu derece müessir olduğu tarihte görülmemiştir.” Bu eser, 21 Mayıs 1932’de İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir George Rusell Clerk tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Çankaya Köşkü’nde İngiliz hükümeti adına ithaflı olarak takdim edilmiş, Atatürk ise bu eseri memnuniyetle kabul etmişti. Bu başarılardan sonra Mustafa Kemal Paşa, artıktüm dünyanın hayranlık duyduğu, yıllar geçse de ona olan sevgimizin azalmayacağı ve unutulmayacak bir lider haline gelmişti.