Güzellikler yarışmaları her zaman konuşulmuştur. Sahnede ışıldayan kadınlar, gülümsemeler ve şık giysiler içindeki kadınlar ve erkekler gelir. Ama gelin şimdi bunun en derinine inelim.
Deniz tanrıçası Thetis ile ölümlü kahraman Peleus’un düğününe tüm tanrılar ve tanrıçalar davet edilir yalnızca kargaşa tanrıçası Eris davet edilmez. Bu duruma içerlenen Eris, ‘en güzel tanrıçaya’ yazılı altın elmayı düğünde herkesin önüne atar.
Hera, Athena ve Afrodit arasında oluşan bu yarışı Afrodit kazanır. Afrodit’in kazanması ise jüri olan Paris’e dünyanın en güzel kadınını vadetmesiyle olur. Bu yarışma sonucu ile Truva Savaş’ının fitili ateşlenir.
Bu mitolojiden ayrı olarak güzellik kavramı karşımıza Orta Çağ’da kraliyet balolarında, ‘balonun en zarif kadını’ seçilmesiyle çıkar. Bu da aslında bir tür yarışması olarak değerlendirilebilir, burada insanların zarif ve incelik davranışları ön plana çıkıyordu.
Çağdaş anlamda ilk güzellik yarışması ise 1839 yılında Belçika’da gerçekleşmişti. O dönemdeki yarışmada jürilerin karşısına çıkılmaz, yalnızca fotoğraflar değerlendirilirdi. Belki de daha az stresli bir ortamdı. Şimdiki gibi sahne şovlarının, ışıkların ve alkışların yerinde yeller esiyordu.
Günümüze en yakın güzellik yarışması ise Amerika’da 1921 yılında gerçekleşen ‘Miss America’ adlı yarışma olmuştur. O devirden itibaren olaylar başlamıştır. Kadınlar artık zarafetlerini ve yeteneklerini sergileme fırsatı bulmuşlardır.
Neyse ki son yıllarda ‘içsel güzellik’, ‘sosyal sorumluluk’ gibi unsurlar da buna eklendi. Günümüzde ise güzellik kavramları yeniden değişiyor, bazı ülkelerde standartları farklı bir biçimde ele alıyor. Yakın zamanda güzellikten ziyade en doğal kim yarışması yapılacaktır gibi tahmin ediyorum.