Türkiye’nin güney kıyılarında, denizin mavisiyle Torosların yeşilini birleştiren bir rota… Likya Yolu… Bu eşsiz yürüyüş rotası, sadece doğa tutkunlarını değil, tarih meraklılarını da peşinden sürüklüyor. Eğer biraz macera, biraz huzur ve bolca ilham arıyorsanız, Likya Yolu tam gezmek isteyenler için…

Bu yolculukta adımlarınız yalnızca bir yerden bir yere varmak için değil… Kendinizle baş başa kalmak, geçmişin sesini duymak ve doğayla bütünleşmek içindir. Her patika, Likyalıların göçlerini, Romalıların ticaret yollarını ve korsanların izlerini taşır. O yüzden her adım, binlerce yıl öncesine atılan bir selamdır aslında.

Likya Yolu’nun toplam uzunluğu yaklaşık 540 kilometre. Tabii ki tamamını yürümek şart değil. Rota, Fethiye’den başlayıp Antalya’ya kadar uzanıyor. Dilerseniz birkaç günlük parkurlarla yolculuğu parçalara bölebilir, örneğin Kabak Koyu, Faralya, Patara, Kaş veya Çıralı gibi güzergâhları seçerek doğayla baş başa unutulmaz bir yürüyüş deneyimi yaşayabilirsiniz…

Likya Yolu zaman zaman dik yamaçlardan, bazen kayalık kıyılardan geçer. Özellikle sıcak yaz aylarında yürüyüş daha da zorlu hale gelebilir. Bu nedenle mevsim olarak en çok tercih edilen zamanlar ilkbahar ve sonbahardır. Yeterli su, sağlam yürüyüş ayakkabısı ve bir rota haritası olmazsa olmazlarınız arasında yer almalı.

Güneş kremi, şapka, ilk yardım kiti, bol su, kuru gıdalar, kamp donanımı (konaklamayı doğada yapacaksanız) ve mutlaka bir kafa lambası… Ayrıca yol boyunca karşılaşabileceğiniz zeytin ağaçları, keçi sürüleri ve dağ köylerinde yaşayan misafirperver insanlar için küçük bir hediye bile güzel bir jest olabilir.

Likya Yolu’nun belki de en büyüleyici yönü, yol üzerinde birçok antik kentle karşılaşmanızdır. Xanthos, Letoon, Patara, Olympos, Myra ve daha niceleri… Bu kentlerde dolaşırken taşlara sinmiş efsaneleri hissedeceksiniz. Her biri ayrı bir hikâye, ayrı bir dünya anlatır.

Rota boyunca küçük köylerde konaklayabileceğiniz pansiyonlar, bungalov evler ve kamp alanları mevcut. Doğanın ortasında uyumayı tercih edenler için çadırla kamp yapmak mükemmel bir seçenek. Ancak konfor arayanlar için yol boyunca dostane işletmelerin sunduğu sıcak bir yatak da her zaman bir alternatif.

Likya Yolu yürüyüşleri çoğu zaman sessizlikle geçer. Bu sessizlik, yalnızlığı değil içsel dinginliği temsil eder. Kuş sesleri, denizin kıyıya vuran melodisi ve çam ağaçlarının fısıltısı... Bu yolun en büyük armağanlarından biri de ruhunuza sunduğu bu derin huzurdur.

Yalnız başladığınız bir yürüyüşte, bir bakmışsınız başka yürüyüşçülerle yollarınız kesişmiş. Aynı çam ormanının gölgesinde dinlenmiş, aynı yokuşta ter dökmüş insanlar arasında doğan dostluk bambaşka olur. Likya Yolu, sadece doğayı değil insanları da birleştirir bunun farkında olmak en güzelidir.

Eğer siz de şehri bir süreliğine ardınızda bırakmak, kendinizi doğaya, tarihe ve belki de iç sesinize bırakmak istiyorsanız, Likya Yolu sizi bekliyor. Herkesin kendi ritminde yürüdüğü bu yolda, sizin de bir hikâyeniz olsun. Çünkü bazen en güzel yolculuklar, bir patikada başlar…