Antalya’da yaşamış ancak çok az kişinin bildiği Opramoas, belki de zamanının en “insan odaklı” zenginiydi. Bugün bile Rhodiapolis’e gittiğinizde onun adını anmadan dönmeniz imkânsız. Çünkü bu küçük Likya kentinin her taşında onun eli var, her satırında onun cömertliği yazıyor.

Opramoas, bir antikçağ hayırseveriydi. Sıradan bir yardımseverlik değildi. Sadece birkaç kişiye sadaka vermekle yetinmemişti… Likya’daki onlarca kente yardım etti. Kimi zaman okul yaptırdı, kimi zaman depremde yıkılan kentleri onardı. Burs verdiği öğrencilerden tut, borçlulara kadar uzanan bir iyilik zinciri kurdu.

En çok da ölümden sonra bile unutulmayan iyilikleriyle tanınıyor. Mezar anıtının duvarları yüzlerce satır yazıyla dolu; hepsi belgeli belgeli yardımlar. Düşünsene, bir insan iyiliği o kadar çok yapmış ki, mezarı bir tür "iyilik arşivi"ne dönüşmüş. Bugün bile arkeologlar hayran hayran okuyor o yazıtları.

Bazıları için bir taş yığını olabilir Rhodiapolis ama bana göre, Opramoas sayesinde yaşayan bir kalptir orası. Çünkü taşların arasından hâlâ onun merhameti sızıyor gibi. O, yalnızca kendi halkını değil, Likya’nın dört bir yanındaki insanları düşünmüş biri….

Şu da var… Zengin olmak başka bir şey, zenginliğini insanlıkla yoğurmak bambaşka. Opramoas, bu ikinci yolu seçmiş. Ve işin güzel yanı, bunu gösteriş için değil, ihtiyaç için yapmış. Yardım ettiği kentler arasında Patara, Myra, Arykanda gibi Likya’nın önemli merkezleri var. Hepsinin yaşadığı sıkıntıya koşmuş.

Bugün milyonlarca liralık bağışlarla övünen modern vakıflar var ama Opramoas, o dönem kendi imkanlarıyla yüzlerce kişinin kaderini değiştirmiş. O bir kral değildi, komutan da değildi. Ama gönüllerde yer etmişti. Belki de bu yüzden adı, binlerce yıl sonra bile kulaklarımızda yankılanıyor.

Opramoas’ın hikayesi, bize geçmişin sadece savaşlarla, krallıklarla yazılmadığını da hatırlatıyor. İnsanlık tarihi aynı zamanda iyilikle yoğrulmuş bir öykü. Ve Rhodiapolis’in bu mütevazı adamı, o öykünün en güzel cümlelerinden biri.

Bugün hâlâ onun adını taşıyan bir okul ya da cadde yok belki ama attığı tohumlar, tarih boyunca yankı bulmuş. Belki de gerçek hayırseverlik budur: Adının değil, iyiliğinin iz bırakması… İşin sonunda şunu soruyor insan kendine…  Opramoas, o taşlara bu kadar satırı sığdırabildiyse, biz bugünkü imkânlarımızla kalplere neler sığdırabiliriz?