Gazi Mustafa KemalAtatürk, bir ülkenin savaşlarla ve siyasetle kurulacağına inanmıyordu. Ona göre bir ülkenin kaderi eğitime verdiği önemle belli olurdu. Ona göre cahillikle yapılan savaş, savaşlar içindeki en tehlikeli olandı. Atatürk eğitimin ve eğitimcinin ne kadar önemli olduğunu yaptığı tüm toplantılarda vurgulayan bir liderdi. O öyle bir eğitim, öğretim sevgisiyle doluydu ki aldı eline tebeşiri kara tahtanın başında milletine yeni harfleri öğretti. Dünyada Başöğretmenlik unvanını alan tek liderdi.
Bir lider düşünün, 1915 yılında Çanakkale Savaşı’nın ortasında, cephedeki çadırında 1928 yılında Türkçe ’ye uyarlanacak olan Latin alfabesinin şablonlarını çizen.
Bir lider düşünün, Kütahya-Eskişehir savaşın da ordusu yenilmiş, Yunan hükümeti seferberlik ilan etmiş, ülkesindeki bazı gençleri askerden kaçtığı savaş döneminde, 6 gün sürecek olan I. Maarif Kongresini(eğitim) toplayan.
Bir lider düşünün, Maarif Kongresinde öğretmenlere hitaben, “Silâhıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin temiz karakteri yetenek ile doludur. Ancak bu doğal yeteneği ortaya çıkarabilecek yöntemlerle donatılmış vatandaşlar gereklidir. Bu görev de sizlere düşüyor. Millî hükûmetimizin ciddiyet ve içtenlikle istediği derecede Türkiye kadın ve erkek öğretmenlerinin hayat ve refahını henüz sağlayamamakta olduğunu biliyorum fakat milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üzerine alan yüce heyetinizin bugünün durumunu dikkate alacağından ve her zorluğu yenerek bu yolda gayet sabırla yürüyeceğinden şüphem yoktur. Göreviniz çok önemli ve hayatidir” şeklinde konuşma yapan.
Bir lider düşünün, herkesin ona karşı çıktığı dönemde, eğitim kongresini toplayıp, yenilikçi eğitimin ilk adımlarını atan. Bir lider düşünün, derse katıldığı sınıfta, Cumhurbaşkanı’nın sınıftaki öğretmenden sonra geldiğini söyleyen.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk eğitime, eğitimciye her koşulda öncelik veren bu iki kavramın önemini sürekli dile getiren bir liderdi. Peki, onun kurduğu ülkede eğitime ve eğitimciye verilen önem hala aynı mı? Pek sanmıyorum. Atatürk’ün 1915’te Türk halkının konuşma diline yani Türkçeye uyarladığı Latin Harfleri, Türk kültürünü, düşünme sisteminin bozduğu şeklinde eleştirildi. Onun sistemli ve öğretim odaklı olmasını istediği eğitim sistemi her milli eğitim bakanı değiştikçe değişen eğitim sistemi haline geldi. Avrupa düzeyinde öğrenciler yetiştirilmesini istediği üniversiteler, sadece diploma veren kurumlar haline geldi.
Onun ,“ Yükselen yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” dediği öğretmenler ise öğretmen olduklarını kanıtlamak için uğraşıyor. 4 yıllık üniversite eğitiminin ardından atanabilmek için sınavlara giren öğretmenler, ya atanıyor ya da atanamayıp başka işler yapmak zorunda kalıyor. Atanan öğretmenlerin de öğretmenliğini kanıtlaması gerekiyor artık. Geçtiğimiz yıllarda “öğretmene not” sistemi getirilmişti. Bu sisteme göre, öğrenciler ve veliler öğretmene not verebileceklerdi. Bu sistem tepkilere neden olduğu için kaldırıldı. Mayıs ayında ise yürürlüğe giren “ Aday öğretmenlik ve öğretmenlik kariyer basamakları yönetmeliğine” göre tekrar sınavlara girmek zorundalar. Atandıktan sonra aday öğretmen olarak değerlendirilen eğitimciler, bu adaylık sürecinde başarılı sayılırsa yılda bir kez yapılacak olan Kariyer Basamağı Sınavına girmeye hak kazanabilecekler. Bu sınavdan sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olabilecekler. Eğitimciler bu sınavların olmamasını, kanunun düzeltilmesi gerektiğini söyleyerek ders bıraktı. Özetleyecek olursak Atatürk Cumhuriyetinde saygı gören ve önemsenen öğretmenler, bugün mesleklerine saygı duyulmasını istiyor.