Sevgili okurlarım, bugün 10 Kasım, Atatürk’ün 84. Ölüm yıldönümü. Hem Atamızı anmak hem de Atatürk hakkında fazla bilinmeyen üzücü bir olaya değinmek için bugün size Mustafa Kemal’in ölmeden önce istediği son ‘şey’ in öyküsünü anlatacağım.
Mustafa Kemal Atatürk, yemeğe pek düşkün olmayan biriydi. Kuru fasulye ya da kendi deyimiyle yağlı fasulye, tüm kaynaklardan gördüğümüz üzere en sevdiği yemek olarak biliniyor. Yoğunluğundan ötürü yemek saatleri sürekli değiştiği için aşçılar tarafından mutfakta devamlı yağlı fasulye hazır bulundurulurdu. Karnıyarık ve etli bamya da sevdiği diğer yemekler arasındaydı. Yağlı fasulyenin yanında yemeyi en sevdiği yemek ise pirinç veya bulgur pilavıydı. Gece geç saatlerde acıktığında ise yağlı veya ağır yemekler yerine daha hafif olan peynirli omleti tercih ediyordu. Kahvaltılarda da peynirli omlet yemeyi seven Mustafa Kemal Atatürk, az önce de dediğim gibi yemeğe çok düşkün biri değildi. Buna rağmen Selanik’te geçen çocukluğunda annesinin yaptığı Selanik usulü ıspanaklı börek de sevdiği yemekler arasındaydı. Tatlı olarak ise irmik helvasını severdi. Sebzelerden kuşkonmaz seven, hatta Yalova Devlet Çiftliği’nde kuşkonmaz yetiştiren Atatürk, bu sebzeyi en çok haşlanmış olarak severdi. Tüm bu yiyecekler arasında enginar ise onun için başka bir yerdeydi. Ölümünden sadece 3 gün önce hastalığının etkilerinin arttığı dönemde canı enginar yemeği istemişti. Fakat o zaman İstanbul’da enginar bulunmadığından Hatay’dan sipariş verildi. Fakat ne yazık ki enginarlar geldiğinde o ölüm döşeğinde, derin bir uykudaydı.
Hastalığının ilerlemesiyle beraber komaya girmeden önce bir operasyon geçirmişti. Bu operasyondan sonra Atatürk’ün ateşi hafif yükseldi. Fakat rahatlamıştı. Akşam 20.00’den gece yarısına kadar sakin uyudu. Gece yarısı uyandı. Yaveriyle arasında geçen konuşma ise şöyleydi:
“Çocuk, ben hiç enginar yemedim biliyor musun?”
“Türkiye’nin en ünlü aşçısı sizin için hazırladı. Kahramanmaraş’tan trenle yola çıktı. Geliyor Paşam.”
YEMEK NASİP OLMADI
Ama o tren 10 Kasım’a yetişemedi. Mustafa Kemal Atatürk merakla beklediği enginarı yiyemeden hayatını kaybetti. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rahatsızlığının ciğerleriyle ilgili olduğu biliniyordu. Sorun ciğerlerindeydi ve tüm çabalara rağmen ciğerlerinde toplanan su ve yaralardan kurtulması mümkün olmadı. Muharebe meydanlarında yediği soğukların, yorgunlukların, yaralanmaların, tasalanma ve endişelerin etkisiyle, görev aşkı nedeniyle sağlığını ihmal etmesiyle, teşhisin muhtemel gecikmesiyle, perhize çok sıcak bakmamasıyla rahatsızlığı ilerledi. Daha çok ve güzel şeyler yapabilecek genç bir yaşta aramızdan ayrıldı. Atatürk’ün pek çok hayali ve isteği vardı ki bunlardan bir tanesi “İstanbul’u ormanlar kenti yapmak” (hatta Cumhurbaşkanı iken sırf bu yüzden İstanbul belediye başkanı olmayı isterim diye şakalar dahi yapıyordu) bir diğeri devlet başkanı sıfatıyla değil bir vatandaş olarak Balkan gezisine çıkmaktı. Bunları gerçekleştiremediği gibi maalesef son arzusunu gerçekleştirmek de mümkün olmadı. Bu istek belki şifa umuduyla belki canı çektiğinden enginar yemek istemesiydi. İstediği yemek geldiğinde atamızın durumu ağırlaştığından yemesi kısmet olmamıştı. Yaşanan bu olay Hulusi Turgut’un, “Atatürk’ün Sırdaşı-Kılıç Ali’nin Anıları” kitabında da yer alır. Atatürk’ün 8 Kasım 1938’de ikinci ağır komaya girmeden önceki hasta yatağındaki son günleri kitapta şöyle geçiyor: “O günlerde Atatürk’ün canı enginar istemişti. Mevsimi olmadığı için Hasan Rıza Soyak, Hatay’dan telefonla enginar sipariş etmişti. İkinci ponksiyonun (vücuttan iğneyle sıvı çekme) ertesi sabahı odasına girdiğimde bana sordu: ‘Yahu doktorlar bana niçin enginar yedirmiyorlar?’ Ben de kendisine enginar mevsimi olmadığı için Hatay’a sipariş edildiğini ve bu günlerde geleceğini söyledim. Memnun oldu. Bu enginar yemeği Atatürk’ün yanında bulunduğum uzun yıllar içinde içten arzu ederek sipariş ettiği ilk ve son yemekti. Maalesef bunu yemek kendisine nasip olmadı.”