Geçmişe dönük moda akımları, eski film ve şarkıların yeniden popülerleşmesi, çeşitli ortamlarda herkesin ağzında olan “eskiden bir başka güzeldi” cümleleri… Tüm bunlar bizi iki soruya yönlendiriyor İnsanlar geçmişe mi özlem duyuyor? Yoksa günümüz şartları kötünün iyisini özlemeye mi zorluyor? Genel tanımına baktığımızda özlem veya hasret, bir kimseyi ya da bir şeyi görme, kavuşma isteğidir. Bu duygu bireyde, özlenilen şeyin değeriyle ilgili algının değişmesine de yol açabilir. İşte bugün bu algının ne düzeyde değiştiğini ve buna neden olan bazı etkenlerden bahsedeceğim.
Her şey yolunda olsa bile ara sıra ve aniden gelen bıkkınlık hissi, uykuya dalmakta güçlük çektiğinizde, içinizin sıkıldığını hissettiğinizde veya düşüncelere dalmışken, mahallede top peşinde koştuğunuz, ya da üniversite yıllarında arkadaşlarınızla eğlendiğiniz zamanları hatırlıyorsanız, muhtemelen ara sıra geçmişine özlem duyan sıradan insanlardan biri olduğunuz sonucu çıkar. Fakat son zamanlarda bu durum oldukça sık yaşanmaya ve toplum olarak geçmişte yaşamaya başladık. Eskiden yüzüne bile bakmadığımız, burun kıvırdığımız ne varsa şimdilerde gözümüze güzel gelmeye başladı. Hatta dönemin kötü şartları bile özlenir oldu. Fark ettiyseniz özellikle sosyal medyada “fakirlik güzellemesi” bile yapılmaya başlandı. ‘Ah nerede o eski günler… bir göz odada yaşar, lüks nedir bilmezdik ama mutluyduk’ cümlelerini defalarca duymuşsunuzdur. Halbuki o günlerde de herkes elinde olanlardansa çok daha fazlasını istemiyor muydu? Daha büyük bir ev, daha güzel bir okul, daha iyi bir iş… liste uzayıp gidiyor. Ama gelip görün ki günümüzde sanki inanılmaz güzel günler yaşanmış gibi geçmişi hatırlayıp üzülüyoruz. Peki bizi bu duruma sürükleyen asıl sebep ne? Konuyu tamamen kavrayabilmek adına şu soruların cevabını bulmalıyız
Şimdi mutsuz olduğumuz için mi yoksa geçmişte çok mutlu olduğumuz için mi özlem duyuyoruz? Özlem duyduklarımızı geri getirmenin neden artık mümkün olmadığını düşünüyoruz?
İlk sorunun cevabı konuyu özetler nitelikte. Şöyle bir baktığımızda son yıllarda artan her türlü şiddet ve cinayet olayları, salgın hastalıklar, siyaset, ekonomi, savaş ve göçler, sokakta oyun oynayıp tek derdi okul olması geren çocukların ülke gündemi hakkında konuşması, ve tüm bu durumlar karşısında çoğu zaman ne yapacağını bilemeyen, ağzından çıkan her lafla bir tarafa çekilen insanlar. Bu depresif olayları yaşmak değil okumak bile insanın içini sıkıyor. İşte tüm bunların karşısında derin bir boşluğa düştüğünü hisseden birey doğal olarak içinde bulunduğu durumu en kötüsü olarak nitelendirerek belki de geçmişte yaşadığı tüm sorunları unutuyor. Fazla uzağa gitmeye de gerek yok üstelik. Sadece bir iki yıl öncesi için bile geçerli bu durum. Bu duruma bir yandan da kaçma yöntemi diyebiliriz aslında. Geçmişte yaşanan güzel “sorunsuz” anılarımızı hatırlamak bir nebze olsun içinde bulunduğumuz dünyadan bizi koparıyor. Fakat bu tabi ki kalıcı bir çözüm değil. Kalıcı çözüm ikinci sorunun cevabında. Özlem duyduklarımızı geri getirmenin neden artık mümkün olmadığını düşünüyoruz? Bu soru yaşanan problemin çıkar yolu aslında. Neden sürekli şikayet edip keşke demek yerine bir adım atmayı tercih etmiyoruz? ‘Eskiden mahalleler gerçekten aile gibiydi. Herkes birbirini tanırdı’ diyen birçok kişiye baktığımızda göreceğiz ki kendisi de şikayet edip asla memnun kalmadığı insanlar gibi yaşayan sıradan birisi. Dışarıya çıkıp şöyle ilk gördüğümüz 10 kişiye sorsak onlarda hemen hemen herkes gibi insanların nasıl kaba ve duygusallıktan, merhametten uzak olduğunu, eskiden çok daha iyi bir durumda olduğumuzu söyler. Ama sorunun cevabını verdikten hemen sonra yine asık suratlı, başları öne eğik, ruhsuzlukla suçladığı insanlardan birine dönüşmüş halde yoluna devam edeceklerdir. İşte burada bizi bu hale getiren dışarıdan bir güç değil, yine kendimiz. Halbuki değişim insanın kendisinde başlar. Karar verirken bir kez daha düşünüp mantıklı seçimler yaparak, ara sıra komşularımıza bir çay içmeye giderek, sabah işe giderken çevremizdekilere selam vererek, yardıma ihtiyacı olan birini görünce ‘banane’ demeyerek bu şikayet ettiklerimiz belki bir nebze azalacak. Herkes bu değişimin birdenbire gelmesini bekliyor. Fakat böyle bir şey asla olmayacak. Geçmişe dönmekte mümkün olmadığından mutlu yaşamak için keşke demeyi bırakıp artık bir yerden başlamak gerekiyor.