Anne baba olarak bildiğim kişilerin anneannem ve dedem olduğunu bilmem ve gerçek annem ve babamın yanında yaşamaya başlamam beni biraz buhrana sokmuştu. Ne okumak ne yaşamak gibi bir gayretim yoktu. Kendimi sığıntı gibi hissediyordum. Çok sessiz konuşmayan ders çalışmayan içine kapanık ve bir o kadar da yaramaz bir velet olmuştum. Evde sessiz okulda belalı yaramaz çocuk. Mustafa Kemal Lisesi 4R sınıfı öğrencileri sanki bilerek bir araya getirilmiş çılgın yaramaz çocuklar sınıfıydı. Bütün öğretmenlerimiz bizden bıkmış ve Hababam sınıfı olarak isim vermiştiler. Bizden bıkan öğretmenlerimiz bizleri başka sınıflara dağıttılar. İlk arkadaşım dostum dert ortağım Cem isimli arkadaşım olmuştu. Onun anne babası boşanmış, o da üzgün ve dertliydi. Bizlerin okuması gerektiğini kendi başımıza ayakta durmamız gerektiğini destekleyen, ödevlerimizi bile sık sık zorla bana yaptırıp dersleri sevdiren kişidir Cem. Askeri okulu kazanan Cem ile yollarımız ayrılmıştı. Gel zaman git zaman ben evlendim çocuklarım oldu. Boşandım annemin yanına sığındım iki çocuğumla. Hayat o kadar acımasızdı ki ailemin yanından ayrılmak kendi başıma çalışıp iki çocuğuma bakmak zorunda kalmıştım. Çocuklarım Gamze ilkokul 3’e, Ayhan ise 2’ye geçmişti. Gazeteci Mete Akyol’un asistanı olmuştum Milliyet Gazetesi’nde. Aldığım asgari ücret bana yetmiyordu. Akşam 5’de evde oluyordum ikinci Cem bu zamanda hayatıma girdi. Ataşehir’de akşamları bayan güvenlik lazım, gündüz genç kızlar var gece evlerine gidiyor. Gel başla dedi. Akşam 18’den gece 24.00’e burada kadar kalıyordum. Bir alışveriş mağazasının önünde görev yaptım. Evimde doğru dürüst eşyam yoktu. Gece ve gündüz güvenlikleri organize olup bana Hayırlı Olsun’a geldiler evime. Bir tüpüm yokken 8 küçük tüpüm olmuştu. Gerisini siz düşünün gelen eşyaların. 25 TL alıyordum. Çocuklarımın okul masraflarını karşılamıştı. Hayatıma eşiyle çok güzel anılar bırakan Cem arkadaşıma dostuma sonsuz sevgiler. Her zaman duamdır ona her şeyin gönlünce olması. Kızım evlendi bir torunum var. Oğlum Akdeniz üniversitesini kazandı. Sen gelmezsen ben gidip okumam diyen oğlumun peşine düşüp Antalya’ya geldim 2007’de zorluklar yakamı bırakmıyordu. Gazeteciler Cemiyeti’ne haber bırakmıştım. İşsizdim. Sayfa sekreterine ihtiyaç vardı ama redaksiyona ihtiyaç yok demişlerdi. Telefonunu bırak biz sizi ararız demişlerdi. 2011 yılına kadar bir sürü iş deneyimledim. Gazetecilik hayatınıza başladınız mı başka işlerde huzurlu çalışmazsınız. İlla o gazete kokusunu duyacaksınız. 2011 yılında Gerçek Gazetesi’ne başladım. Oradan ayrıldım Yurt Gazetesi’ne başladım. Ulusal gazete Akdeniz temsilciliğini kapattılar. Bende 2013 yılında Gündem Gazetesi’ne başladım. Bayağı zorluklar yaşadık arkadaşlarla. 1 Şubat 2016’da üçüncü Cem ile tanıştım. O kadar sözler söylediler onun için kendi ekibiyle gelir kendinize iş bakın. Sert asabi çok bağırır kalbinizi kırar ince eleyip sık dokur. O kadar sözler benim içinde ona söylenmiştir. İş de en büyük büyüklük orada başladı hayatımda. Yaşı benden küçük olmasına rağmen benden çok deneyimliydi. Milliyet Gazetesi’nde uzun süre muhabirlik yapması nedeni ile kendisi gibi çalışan bizleri daha iyi anlıyordu. Dertlerimizi sorunlarımızı anlıyor anlayışla karşılıyordu bizleri. Asla beni küçümsemedi, cömertliği, aile gibi bizlere sahip çıkması, hepimizin sorunlarıyla tek tek ilgilenmesi gözümde daha çok sevgiyi ve saygıyı hak eden birisiydi. Neler demişlerdi, benim için onun için bana. Tam 7 yıldır birlikte çalışıyoruz. Koskoca bir aile olduk. Doğruluğu, dürüstlüğü, başkasının ağzına bakıp adam satmamayı, doğruluk, dürüstlük, insana değer vermeyi, kendinden önce çalışanlarını düşünmeyi öğrendiğim Cem Çon’dan. 57 yaşındayım hayatımın en önemli en özel en güzel en hüzünlü anlarını paylaştığım üç dev CEM isimli değerlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Sevgilerimle…