Bugün size mutfağımızın sessiz kahramanlarından bahsetmek isterim. Lifli gıdalar. Hani şu bolca sebzede, meyvede ve tam tahıllı ekmekte olan o mütevazı içerik. Sakın küçümsemeyin, zira lif dediğin, hem vücudu hem ruhu hafifletiyor.
Şimdi düşünün, midemiz gün içinde neler çekiyor. Çayla geçiştirilen kahvaltılar, arada sıkıştırılan poğaçalar, akşamdan kalan “bu sefer de pizza söyleyelim” kararları derken, bağırsaklar isyanda! İşte burada devreye lifli gıdalar giriyor. Bir nevi, bedenimizin süpürgesi gibi. İçerideki gereksiz yükü toparlayıp dışarı atıyor adeta!
Bağırsaklarınızı çalıştırmak mı istiyorsunuz? Alın elinize bir elma, yiyin kabuğuyla! Ya da şöyle güzel bir tabak zeytinyağlı sebze yemeği yapın kendinize. Lif dediğiniz şey, sindirim sistemini resmen bir düzen fabrikasına çeviriyor.
Tabii bir de tok tutma özelliği var ki bu unutulmamalı, diyet yapanların gözü yaşlı bir şekilde lifli yiyeceklere sarılmasının nedeni tam da bu nedenden kaynaklı. Yediğin şey seni hem doyuruyor, hem de abur cubura göz dikmekten alıkoyuyor. E daha ne olsun?
Biraz da samimi bir itiraf yapayım, önceden lifli gıdaları duyunca “of çok sıkıcı” derdim kendi kendime. Marul mu yiyeceğim sabah akşam? Diyerek kendimi kandırırdım. İşin sırrı, lifleri lezzetle buluşturmakta. Mesela yoğurdun içine biraz yulaf, biraz badem at, üzerine de mevsim meyvesi doğra. Hem tatlı krizine çözüm oluyor hem de bağırsaklar bayram ediyor, ben sürekli yapıyorum bu tarifi…
Bir hatırlatma yapmakta yarar var, Lif deyince sadece “bağırsak” meselesini düşünmeyin. Kalbiniz de liflerden nasibini alıyor. Kolesterolü dengeliyor, kan şekerinizi kontrol altında tutuyor. Yani bir nevi uzun vadeli sağlık yatırımı gibi düşünün.
Bugün sofranıza biraz daha lif ekleyin de bedeninize bir iyilik yapın… Bağırsaklarınızı mutlu edin. Çünkü sağlıklı bir mide ve bağırsak, mutlu bir hayatın ilk adımıdır!