Sevgili okurlarım bundan tam 2 bin 500 yıl önce insanoğlunun gök yüzünü uçuşu başladı. Bugün size o uçuşu anlatmak istiyorum. Günümüzden 2.500 yıl önce Çin’de çocuklar avuç içinde hızla döndürülüp serbest bırakıldığında uçan pervaneli oyuncaklarla oynardı. Yine kaynaklara göre Avrupa’daki çocuklar da 1.400 yıl kadar önce pervaneli oyuncaklara sahipti. Bir oyuncağı pervaneyle uçurmayı akıl eden insanlar şüphesiz kendilerini de pervaneli araçlarla gökyüzüne yükseltmeyi düşlemişlerdi. Ancak bunun için uzun bir süre daha beklemek gerekecekti. 1480’li yılların sonunda İtalyan mucit Leonardo da Vinci, “Uçan Vida” olarak adlandırdığı bir aracın planlarını çizdi. Da Vinci’nin tasarımında yukarı doğru yükselmeyi sağlamak için kendi çevresinde dönen bir platform bulunuyordu. Pervane olarak adlandırılabilecek bu yapının ketenden, diğer kısımlarının ise telden ve kamıştan yapılması gerekiyordu. İnsan gücüyle çalışması düşünülen bu araç hiçbir zaman gerçeğe dönüşmedi. Bugün bilim insanları bu aracın havalanamayacak kadar ağır olacağına inanıyorlar.
“UÇAN VİDA”
1800’lü yılların sonunda içten yanmalı motorların keşfine kadar farklı helikopter tasarımları yapıldıysa da hiçbiri hayata geçmedi. İçten yanmalı motor, bir helikopteri havalandırmaya yetecek gücün sağlanabileceği anlamına da geliyordu. 1907 yılında Fransız Paul Cornu geliştirdiği çift pervaneli bir helikopter prototipini 20 saniyeliğine de olsa yerden 30 cm havalandırmayı başardı ve ilk pilotlu serbest uçuşu gerçekleştiren kişi oldu. Cornu’dan sonra helikopter geliştirme çabaları hızlandı. 1924 yılında Fransız mucit Etienne Oehmichen geliştirdiği helikopterle 1,69 km uzunluğundaki üçgen bir rotayı takip ederek 7 dakika 40 saniye boyunca yerden 15 m yüksekte havada kaldı. Uçuşun temel ilkeleri, uçuş kontrolü ve biçim yönünden günümüz helikopterlerinin ilk örneği, Rus asıllı Amerikalı mühendis Igor Sikorsky tarafından icat edildi. VS-300 adlı, tek rotora bağlı üç pervanesi olan, 75 beygir gücündeki motorla çalışan helikopterin kuyruk kısmında dikey olarak küçük bir rotor daha bulunuyordu. 1939 yılında yere bağlı kablolarla uçan VS-300 ilk serbest uçuşunu 1940 yılında gerçekleştirdi ve 90 dakika boyunca havada kaldı. Sikorsky, VS-300’e şamandıralar taktı ve 17 Nisan 1941’de su yüzeyine iniş ve kalkış gerçekleştirdi. Bu da onu ilk amfibi helikopter yaptı. VS-300, 6 Mayıs 1941’de 1 saat 32 dakika 26,1 saniye havada kalarak rekor kırdı.
SİKORSKY TARAFINDAN
VS-300’den sonra R-4, R-5 ve R-6 helikopter modellerini tasarlayan Sikorsky İkinci Dünya Savaşı’nda pek çok ülkeden helikopter siparişi aldı ve zaman içerisinde milyarlarca dolar değerinde helikopterler üretti. 1960’lı yıllara gelindiğinde çift rotorlu helikopterler üretilmeye başlandı. Bu helikopterler özellikle daha dengeliydi ve kapasiteleri daha yüksekti. Çok sayıda askerin ve ağır mühimmatın bir yerden başka bir yere taşınmasını kolaylaştırdığı için günümüzde bu tasarım savunma sanayisinde yaygın şekilde kullanılıyor. Helikopterler günümüzde yalnızca askeri görevlerde değil arama-kurtarma çalışmalarından orman yangınlarını söndürmeye, hastaları ve organları hızlı bir şekilde nakletmeye kadar çeşitli amaçlarla kullanılıyor.