3 hafta geride kaldı, ilk günlerdeki duygusallığın yerine daha sağlıklı düşünmeye başlıyor ya da öyle olmak istiyor insan. Ancak yaşananları, yapılan açıklamaları gördükçe ve duydukça hem öfke hem de umutsuzluk artıyor. Kimse suçlu değil, herkes deprem uzmanı, akıl veren çok. Her felakette olduğu gibi suçlu aynı, Tanrı. “Allah’ın işi bu” dendi mi vicdanlar rahatlıyor. Oysa kral çıplak. Allah 23 yıldır kendimize gelmemiz için izin verdi bizlere. Hatta Bingöl’de, Van’da, Elazığ’da, İzmir’de ve daha birçok yerde uyardı daha büyüğü geliyor aklınızı başınıza toplayın diye. Hepimiz sorumluyuz bu doğa olayının afete dönüşmesinden. Hükümet, yerel yönetimler, siyasi partiler, üniversiteler, TMMOB, kendi öz eleştirisini yapacak yerde başkasını suçlayarak işin içinden çıkmaya çalışıyor. Çıkamayacaklar çünkü kral çıplak!
Sayın Cumhurbaşkanı daha ikinci günde açıkladı: Bir yıl içinde yıkılan tüm evleri yeniden yapacağız, “Bu ülke 100 bin konutu bir senede yapacak güce ve birikime sahip” diye. Evet bu kadar yapıyı hızla yapabiliriz. İyi de bu şiddette depremin geleceği bilindiği halde deprem olmadan neden yapılmadı, neden on binlerce insanımızın ölmesi, yüzbinlerce insanımızın yaralanması, 1 milyondan fazla bağımsız bölümün oturulmaz hale gelmesi beklendi? Üstelik yıllardır bu insanlardan toplanan Deprem Fonu, İmar Barışı Kayıt Ücretleri vb. kaynak varken?
Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin tamamı çeşitli belediyelerin yönetimlerindedir. Hangi siyasi partiden olursa olsun meclis toplantılarının gündemleri kişiye özel yapı yoğunluğunu ve kat adedini arttıran plan tadilatları ile dolu. Gündeme alınan imar değişikliklerinden kaçı ret ediliyor, kaç belediye bu plan değişikliklerinde zeminin uygunluğunu ve gerekliliğini bilimsel verilerle değerlendiriyor? Son çıkarılan imar barışı yasasının altında sadece iktidarın mı imzası var? Antalya’nın tarım topraklarını şenliklerle davul zurnalarla imara açanlar hangi partiden?
Deprem sonrası her kanalda boy gösteren değerli öğretim üyeleri: dünyada bir tek ülkemizde dört yılda mühendis ve mimar yetiştirilmektedir. Kırk günlük staj ile mezun olup her türlü binayı yapma yetkisi alan mühendisler ve mimarlar sizlerin okullarından mezun olmuyor mu? Televizyonlar da yapıların denetimsizlikten ve bilgisizlikten yıkıldığını söylüyorsunuz ama bu hataları yapanların diplomalarının altında sizlerin imzaları var. Bilimden, ilimden söz ediyorsunuz, neredeyse köyde kasabada üniversite açıldı. Çoğunda mühendislik fakültesi var. Bu okullar açılırken duyarlı birkaç bilim adamı dışında ses çıkmadı. Bu okullar bilim merkezleri değil mi, şu soruyu sordunuz mu kendinize neden dünyada ilk 500’e giren bir üniversitemiz yok?
1999 yılı sonrası çıkartılan özellikle İnşaat Mühendisleri Odası’nın ve birçok meslek odasının desteklediği ve milat kabul ettiği Yapı Denetim Yasası sonrası ilk büyük depremde yeni yapılmış binlerce bina yıkıldı, hani milattı? Bu yasa sorunu çözmez sistemin tümüyle değişmesi gerekir dendiği zaman bu eleştirilere ses çıkartmayan başta İnşaat Mühendisi Odası’nın Genel Başkanı’nın şimdi çıkıp sorun denetimsizlikten kaynaklanıyor diye açıklama yapması kendi vicdanını rahatlatmasından öteye bir anlam taşıyor mu? 25 yıl süreyle İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanlığı ve İstanbul Şube Başkanlığı yapmış kişinin ayrı iki TV’ deki (TELE1 13.02.2023-KRT 19.02.2023) açıklamalarına bakalım: “1997 veya 2018 yılı deprem yönetmeliğine uygun yapı yapılarsa yapı hasar görür. Fakat can kaybı olmaz. … …ama siz derseniz ki bana öyle bir yapı yap ki şu deprem büyüklüğünde hasar görmesin. Eğer siz bunun maliyetine katlanırsanız bunu öderseniz ben size hasar görmeyecek yapı projesi tasarlarım” Aynı açıklamayı Antalya Kent Konseyi’ndeki toplantıda bulunan inşaat mühendisi bir Prof.dan de dinleyince anlaşılıyor ki sorun sadece denetim de değil eğitimden başlıyor. Projelendirmeden itibaren pazarlık söz konusu. Bir bilim adamının ve meslek insanının itirafı bu. Oysa bilim bize doğrusunu yap diyor, mesleğini gereği gibi yap. Ne demek parasına göre iş yapmak? Betonarme çimentosundan, demirine, kumuna, suyuna kadar önem gösterilmesi, beton döküldükten sonra sulamasından kalıp sökülmesine kadar uzmanlık ve denetim gerektirirken ve her taraf betona boğulmuşken ve bu şanssız açıklamalar yapılırken neden artık betonarmeden vazgeçilmesi ya da azaltılması tartışılmıyor? Tüm dünyada çelik, ahşap, fiber, yığma, taş ve tuğla çok katlı yapılar güvenle yapılıyor. Çünkü bizim üniversitelerimiz inşaat mühendisleri yetiştirmiyor betonarme mühendisleri yetiştiriyorlar. Neden meslek odaları bu konuda ısrarcı olmuyorlar? TMMOB ve Odaları üyelerinin deneyimini, bilgi birikimini bugüne kadar sorgulamış mıdır yoksa geleni üye mi kaydetmiştir? Kimse yasalar böyle diyerek sorumluluktan kaçamaz. Bu yasaların değişmesi için 68 yıldır cılız açıklamalar yapmak dışında herhangi bir gayret sarfedilmiş midir? Hukuksuz yapılan ve mahkemelerden dönen plan tadilatlarını hazırlayan ve imzalayan şehir plancılarına, bu planların altlığını düzenleyen mühendislere bugüne kadar meslek odaları herhangi bir yaptırımda bulunmuş mudur? Eğitim sürecinde statik ve betonarme ile ilgili bir satır dahi okumayan, dekorasyon bilgisi ile yetinilen, 12 Eylül ürünü özel üniversitelerin çok sevdiği iç mimarlık bölümü mezunlarını sizler bu kuruluşa üye yapmadınız mı? Betonarmeden haberi olmayan bu şahısların iç mimarlık düzenlemesi adına kolon, kiriş ve döşemeleri nasıl kırıp dökeceği ne şekilde zarar verebileceği düşünülmüş müdür? Bu uygulamaları yapanların hiçbir sorumluluğu yoktur ve denetlenmemektedir. Son depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen görülüyor ki TMMOB’de de değişen bir şey yok. Konuşmalar, görüşler, eleştiriler aynı.
Sorularda, örneklerde çoğaltılabilir. Evet duyarlı bilim insanımızda, meslek insanımızda, siyasetçimiz de vardır. Bu şahsiyetler ülke genelinde ne yazık ki çok azlar ve öncelikle kendi meslektaşları, mesleki kuruluşları ve siyasetçiler tarafından kuşatılmışlardır ki seslerini duymak sadece şanstır.
Ne yaparsak yapalım sonuç ortadadır, bu eleştirilere bahaneler bulmak kolaydır ama kimse bu sorumsuz sorumluları ne görmek ne de sesini duymak istiyor, çünkü kral çıplak!