Yaşadığımız bu ülkede sizce de bazı şeyler ters gitmiyor mu? Dünyanın öbür ucundaki bir başka ülkede yaşanan insanlık dramına karşı çıkıyoruz ama kendi ülkemizde her gün yeni bir insanlık dışı olayla karşılaşıyoruz. Hayvan hakları diye bağırıp barınaklarda hayvanları öldürüyoruz. Küçük bir çocuğun açlıktan ölmesini kınıyor, kendi ülkemizdeki aç yatan çocukları göremiyoruz. Vatan, Millet, Sakarya diyoruz ama bu ülkeyi korumak için şehit olan kahramanlarımızı birkaç saat sonra unutuyoruz. Sağlık çalışanlarını bilmediğimiz bir virüse karşı mücadele ettikleri için alkışlayarak desteklerken, şimdi işini yaptığı için şiddete maruz kalmasına susuyoruz. Bir harf öğrettiği için köle olunabileceğini söyleyen öğretmenlere artık saygı duymuyoruz. Başka bir ülkede olsa sürekli konuşulacak olan maden faciasına kader planı diyoruz.

327 KADINI KİM ÖLDÜRDÜ?

Bu ülkede Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu verilerine göre 2022’de 11 Kasım’a kadar toplam 327 kadın öldürüldü. 327 sayısı rakamlardan değil kadınlardan oluşuyor. Bu ülkede sadece 11 ayda 327 aile kızını, torununu, yeğenini, kuzenini, ablasını, teyzesini, halasını, büyükannesini, eşini ve annesini kaybetti. Bazıları ise öldürülmeyi başaramadı. Ve katil zanlısından yaralı olarak kurtuldu. Hangi adalet, hangi kanun bu kadınların yaralarını sarmaya veya hayata döndürmeye yetecek. Geç gelecek olan adalet, adalet midir? Değildir. Adalet kadınlar öldürülmeden, yara almadan önce sağlanmalı. Kadınlar, sokakta tek yürümeye korkuyorsa bu ülkede kolluk kuvvetleri neden var, mahkeme, kadını öldüren katiline indirim verecekse bu ülke de yasa niye var? Kadın hakları için imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını beklerken sözleşmeden çıktık. Yasanın mademki buna ihtiyacı yoktu. Neden yıllar önce aynı hükümet bu sözleşmeyi hayata geçirdi?

“KARANLIK GELECEK”

Peki ya geleceğin mimarları olan çocuklar ve gençler ne halde? Sokakta oyun oynaması gereken yaştaki çocuklar ekonomi konuşuyor. Yetişkin bir birey gibi isteklerini değil ihtiyaçlarını ön plana çıkartıyorlar. Ekonomik kriz sanılanın aksine en çok bu çocukları etkiledi. Test kitapları o kadar pahalı ki öğrenciler ortak kitap almaya başlamışlar. Eski nesillerin bulmakta zorlandığı için alamadığı çizgi romanları paraları olmadıkları için alamıyor çocuklar. Bazıları okulda kantine yetecek kadar parası olmadığı için tüm gün aç kalıyor. Gençler de ise durum daha kötü, ülkesine karşı umutları ve beklentileri yok artık. Bende bir gencim ve ben bu yaşımda çok yoruldum. Bizleri sanılanın aksine çalışmak yormuyor. Bizleri yoran şey aynı yerde kalmamız. Rüzgar gülü gibi sürekli hareket etmemize rağmen ileriyi göremiyoruz. Önümüzde kocaman bir karanlık var sadece. Çoğumuz bulduğumuz ilk fırsatta gitmek istiyor. Gittiğimiz için biz mi suçluyuz yoksa bize kibrit ucu kadar aydınlık gelecek bırakmayanlar mı suçlu? 

BARINAK MI SOKAK MI?

Sokak hayvanları sokakta mı güvende, barınakta mı? Burada da çıkmaz bir bulmaca çözüyoruz. Betonlaşmada çığır açan kentlerimiz de sokak hayvanları için tehlikeli olmaya başladı. Aç kalan ve giderek çoğalan köpekler, doğal olarak karınlarını doyurmak istedikleri için saldırganlaşıyorlar. Çocuklara saldırdıkları gerekçesiyle insanlarda, sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasını ve yemek yiyebilecekleri, soğuk havalardan korunabilecekleri barınaklarda yaşaması gerektiğini savunuyor.  Ama ne bilsinler bu hayvanların, arabanın altında kalıp can çekişmesin, soğukta dışarıda aç kalmasın diye alındıkları barınakta kafalarına kürekle vurularak öldürüleceğini. Konya’daki barınak ülkenin en güzel barınağı değil miydi? Birkaç hafta önce, ne oldu da buradaki hayvanların kemikleri sayılır hale geldi? Barınakların amacı hayvanları korumaktır. Onlara düzenli beslenip oyun oynayabilecekleri güvenli alanların olmasıdır. Bu zalimlik konuşamıyorlar diye mi, yoksa bu zalimliğin cezası sadece birkaç yüz lira olduğu için mi? Ülkenin adaletinden korkmuyorsunuz anladık. Ama vicdanınızı ne yaptınız onu anlamadık?

Covid-19 kabusunun başladığı o bilinmez günlerde, sağlık çalışanlarına moral vermek için balkonlarda saat tam 21.00’da hepimiz onları alkışladık. Pandemi sona yaklaştıkça onlara moral veren eller, şiddet uygulamaya başladı. Sağlık çalışanları hak ettikleri maaşı istediği için bir günlüğüne yerlerine acil doktorlarını ve çalışanlarını bırakarak iş bıraktı. Destek istedikleri bu dönemde onları kimse alkışlamadı. Yavaş yavaş onlarda daha iyi koşullarda yaşamak için gidiyor. 

Yani anlayacağız çözülmesi gereken o kadar çok sorun var ki. Anlaşılan, yetkililerde baktı olmuyor hiçbirini çözmemeye karar verdiler. Onlara da hak vermek lazım birini çözseler, diğerinin hakkına geçer de günaha girerlerse nasıl hesap versinler ahirette…