İklimsel dalgalanmalar son yıllarda en çok gündemi meşgul eden ortak noktamız.

Ne zaman yağmur yağacak, ülke geneline ne zaman kar yağacak, havalar ne kadar sıcak olacak derken, henüz ocak ayındayken bile mevsim normallerinin dışında günler yaşıyoruz. "Ağustosta bu ne şiddetli yağmur!" cümlesini birçoğumuz kurmuşuzdur. 15 Şubat'tan sonra da haberlerde nerelere kar yağdığını, manzaranın güzelliğini, tedbirsiz sürücülerin yarattığı sorunları izledik. Arada da üreticilerin don nöbetleri gündeme geldi.

Özellikle geleneksel örtü altı üretimde ürünleri soğuk etkisinden korumak oldukça önemlidir. Aylarca bakıp büyüttüğünüz ürünlerinizi korumak için üreticiler, seralarında soba yakarak gece boyunca nöbet tutar. Öyle geceler olur ki, bir yılda evini ısıtmak için harcadığı enerjiyi bir gecede serada tüketir. Tarımsal üretimde kar elde etmek için para ve iş gücü harcamak zorunludur; tüm sektörlerde olduğu gibi. Soğuk gecelerde gündüz işleri askıya alınır, odun ve kömür tedariki, sobaların temizliği gibi hazırlıklar yapılır. Özellikle bu yıl, yaşadığımız soğuk hava dalgası uzun zamandır görülmeyen bir şiddette etkili oldu. Bunun seralardaki etkileri mart ayı sonlarında netleşmeye başlayacak.

Geleneksel seralarda asıl amaç, ürünün donmasını engellemektir. Ancak bitkilerin uzun süre düşük sıcaklıklara maruz kalması, sonraki günlerde verim ve kalite düşüklüğü olarak karşımıza çıkacaktır. Açık alanda ise sıcak geçen ocak ve şubat aylarının etkisiyle, özellikle sahil bandında bazı meyve ağaçları erken çiçeklendi ve don nedeniyle büyük zararlar oluştu. Yakın zamanda bu durumun haberlerde daha fazla yer alması muhtemel. Çukurova bölgesinden gelen görüntüler, tarım alanlarında ciddi don zararlarının yaşandığını gösteriyor. Özellikle erken dikimi yapılan karpuz arazilerinde büyük hasarların olduğunu tahmin etmek zor değil.

Bu detayları paylaşmamın sebebi, enflasyonda yaşanacak olumsuzlukların günah keçisi olarak yine tarım ürünlerinin gösterilecek olması. Ekonomiyi yöneten ve rakamları açıklayan politikacılar, bugünlerde yaşanan don olaylarını unutup üreticileri fırsatçılıkla suçlayacaklar. Özellikle badem, erik ve şeftali gibi erken çiçek açan meyvelerin fiyatlarının enflasyonu tetiklediği iddialarını duymamız muhtemel. Ancak tarımda yaşanan mevsimsel etkileri göz ardı etmemek gerekiyor.

Elbette her dönemde olduğu gibi bu dönemde de fırsatçılar olacaktır. Örneğin, erken dönem karpuzda yaşanacak sorunlar açıktır; İran’dan karpuz ithalatı için ellerini ovuşturanları gözünüzde canlandırın. Badem ithalatı için kulis yapanlar ve vergi muafiyeti için pazarlıklar da gündemde olacaktır. Siyasiler ise, arz ve fiyat istikrarı için vergileri düşürdüklerini açıklayacaklar. Ancak sormak gerekmez mi: Peki, arz fazlası varken neden ithalat vergilerini yükseltmiyorsunuz? Üreticiyi korumak ve tarımsal üretimi desteklemek için neden kalıcı çözümler üretmiyorsunuz?

Unutulmamalıdır ki, enflasyonun sorumlusu ne çiftçidir ne de tarımsal ürünlerin depolanmasıdır. Tarımdaki en büyük sorun plansızlık ve yüksek girdi maliyetleridir.

Bu yazıyı kaleme alırken, sektöre topraksız tarım üretimiyle adım atan ve fide sektöründe önemli bir yer edinen TS Tarım’ın kurucularından Ziraat Mühendisi Tolga ULAŞ’ın uzun süredir verdiği yaşam mücadelesini kaybettiğini öğrendim. Yattığın yer incitmesin, Allah rahmet eylesin. Ailesine, TS Fide’ye ve sektörümüze başsağlığı diliyorum.