Ziraat fakültelerinde meslek derslerinin belki de ilki sayılabilir meteoroloji dersi. Ders içinde yağışlar, bulutlar, don, rüzgar ve aklınıza gelebilecek günlük meteorolojik terimler öğretilir, detaylı kısımlar başladığı zaman asıl terminoloji oturmaya başlar ve ‘veriler nasıl okunur, ne işe yarar?’ kısmı mesleki yeterlilik için ihtiyaç duyulur.
‘İnfiltrasyon’ öğrenilen terimlerden birisi. Sözlükte baktığınızda değişik bilim dallarında farklı anlamları olduğunu görebilirsiniz. Bizim kullanacağımız anlamı ise; yağmur veya sulama sularının toprak profili boyunca yer çekiminin etkisi ile yüzeyden aşağıya doğru inmesidir.
Nerede ise en basit olarak açıklanmış halini paylaşmak istedim burada. Anlamda yer alan bir kelimeye önce dikkat çekmek isterim; toprak. Toprak olmadan teknoloji ilerledikçe topraksız tarımsal üretim yapıldığı itirazı gelse dahi, toprak tarımın hatta yaşamın olmaz ise olmazıdır. Dünya üzerinde su olmayan alanların tamamı toprak veya milyonlarca yıl sonra toprak olacak kayalar. Nüfus artışı ve barınma ihtiyacı için milyonlarca yılda oluşan toprakları kendi elimizle öldürüyor ve gıda fiyatlarında oluşan yükseklikten, gıdaya ulaşamayan insanlardan bahsediyoruz ama üretim yapacağımız yerleri inşaatla yok ettiğimizi unutuyoruz.
İnfiltrasyon suyun toprak profili boyunca yerçekimi etkisi ile aşağıya doğru hareket etmesi idi ya, seralar yaptık, inşaat yaptık, yol yaptık. Toprak kalmadı zaten, yağışlar da azaldı. Yağışlar vasıtası ile toprağı tavlandıracak, yeraltı sularını destekleyecek sular yüzey akışı ile kayboldu gitti. Zaten yeraltı sularını kontrolsüz şekilde kullandığımız için sorun yaşıyoruz. Suyun toprak içinde hareketi toprağın yapısına, suyun miktarı ve akış hızına bağlı olarak değiştiği için ani sağanaklardan çok fazla faydalanma şansımız olmuyor.
100 dekarlık bir alan düşünelim. Tamamı boş olsun, aynı özellikli yan parselde ise inşaat ve seralar kurmuş olalım. Yağmur yağdığı zaman neler olur düşünelim. Sera olukları ve inşaatlardan akan sular nereye gider veya nerelere zarar verebilir? Aynı yağmurun boş alanda toprağa % 20’si geçti diyelim, diğer alanda ne kadar geçmiş olabilir? İnşaat ve sera kurulmasına karşı değilim, herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın bu arada, sadece planlı ve hesaplı yapılmasından yanayım.
Su kıtlığı çektiğimiz ve giderek daha çok sıkıntıya gireceğimiz çok net. Tarım Bakanlığı özellikle sera yapımını artık izne bağlamalı. İzin verilirken denetleme mekanizması çalışmalı, her sera için bölge özelliklerine göre yağmur depolama alanları veya sera oluklarından toplanacak sular yeraltına deşarj edilecek sistemlerin kurulması sağlanmalı. Biliyoruz ki plansız büyüyen örtü altı tarım alanları su bulma telaşı içine girdi. Zaten yıllık 300 ml yağış alan yerlerde yoğun su kullanılan tarım ürünleri yetiştiriciliği yapılmaya başlanması bölgenin nüfus artışını tetikledi ve su kullanımı artarak kısır bir döngüye girdi. Örtü altı tarımsal üretim en azından toprağı tamamen öldürmüyor, ya birinci sınıf tarım arazilerinde yapılan koca koca siteler gökdelenler toprağı öldürdüğü gibi su rejimine ne kadar hançer sokuyor.
Her kentte nerede ise görürüz; tarım alanlarında yapılan şatafatlı siteleri, binaları. Gelin Antalya’dan başlayalım; her verdiğimiz veya vereceğimiz ruhsatlarda yağmur depolama sistemi kurulması veya derin deşarj sistemi olmayan projeleri onaylamayalım. Emin olun bunu yapmaya başlarsak belediyelerin sırtından sel baskını gibi bazı sorunlar kalkmaya başlayacaktır. ‘İnşaat yapımı yavaşlar mı?’ endişesi olmasın. Zaten çok kalabalık olmaya başladı, her yer bina olmaya başladı, bir sürü boş konut ve dükkan var ortalıkta. Belki bu sayede yüzlerce-binlerce konutu olan insanlar inşaat yapmaktan vazgeçer.
Antalya sınırları içinde bulunan 20 belediye başkanı ilk büyükşehir meclisinde bu konuyu gündeme getirin, iklim ve çevre birimleriniz bu konu üzerinde çalışmaya başlasın, gelecek yıllarda su savaşına girmeyelim, suyu doğru kullanalım ve sürdürülebilir kılalım.