Merhaba, Alışmak kelimesinden hoşlanmadığım ama her şeye alıştırılmak için zorlandığım zamanlardayım. Çocuklar, şiddet olayları, patlamalar, açlık, kriz, siyaset, eğitimsizlik, yobazlık, çürümüşlük, yok oluş…
Ve en kötüsü bütün bu bize uygulanan vahşetin yaşandığı yer, dünya. Dünya doğa ananın elinde rengarenk şekillendirilmiş bir yerken, bu hatırlamak bile istemediğim kötü sözcüklerin yaşandığı bir yer haline dönüştürüldü. Ve nefes almamızı sağlayan doğa betonlaşmaya, madenciliğe, yangınlara feda edildi ve edilmeye devam ediyor.
Büyük bir orman yangını sonrası yetkililerin konuşmasını hatırlıyorum. Hangi yangın demenize gerek yok, hepsi aynı elden ve hepsine aynı cevaplar verildi. “ Can kaybı yok “… Gerçekten mi? Can nedir? Senin evdeki çocukların, annen, baban, kardeşlerin, akrabaların mı can? CAN NEDİR?
Milyonlarca böcek, kuş, sürüngen, bakteri, mantar gibi saymakla bitmeyecek bir sürdürülebilirliği yok edenlere göz yumup, can kaybı yok dediniz! Ağaçlar cansız mı? Nasıl nefes aldığınızı sanıyorsunuz? Betonla mı?Oturduğumuz koltuk, yattığımız yatak, yediğimiz meyve, giydiğimiz şık kıyafetlerden aldığımız nefese kadar hayatımızın olmazsa olmazı ağaçlar…
Sözün bittiği yerde kentsel dönüşüm faciası içinde bir yerde oturuyorum. Facia diyorum çünkü gecekondu hayatına alışmış insanları, öncelikle apartmana uyum testinden geçirmeniz gerekirdi diye düşünüyorum. Ve sonrasında gecekonduların etrafında bir ya da iki tane bile olsa sokağa huzur veren ağaçları da yok ettiniz ya kentsel dönüşümle ağaç dikseniz diyorum. Keşke köysel olsaydı şu dönüşüm ve ruhumuz huzur dolsaydı…
Evini kentsel dönüşüme verdikten sonra kendini ekonomik olarak epey güçlenmiş gören görgüsüzlerle, aynı mahallede kiracı olarak yaşamanın zorluğunu bilir misiniz? Herşeyi almış, tekne de bunun içinde. Apartmana gölge yapan cılız bir ağacın altına çekmiş hem teknesini, hem arabasını. Yukarıdan da bağıra çağıra mahalleyi satın almışcasına konuşuyor. Para var huzur var sözünün, cahil versiyonu tam kaşınızda kısacası. Arabaları, tekneleri malları mülkleri beni hiç ilgilendirmiyor inanın ki! Beni ilgilendiren genç bir ağacın, bir metre kare için kesilip, yanda ki arsaya darmadağın atılması. Ve balkondan sigara eşliğinde sağa at, sola at sesleri. Hatırlatırım içtiğiniz sigaranın kağıdı da ağaçtan yapılıyor. Bir şeyi yok ederken çok iyi düşünün.
İnsan hayata veda ettiğinde boyu kadar bir yere, doğa ananın kucağına bırakılıyor. Kısacası biz insanlar olmadan, daha özgür ve mutlu yaşıyor doğa. İçinde ki dinamikler, kendi matematiksel doğrularıyla işliyor ve her şey saat gibi tıkır tıkır çalışıyor.
Efendiler bir metre kare için ağaç kesmeyin, siz iki tane daha yanına ekin. Sabunlu suları yollara ve ağaçlara dökmeyin çünkü sokak hayvanları bu suyu içiyor ve canlılar ölüyor, temiz su koyun sokaklara. Maden çıkarttığınız yetmedi mi doymadınız mı hala altına, bakıra köylüleri ağlatmaya utanmıyor musunuz? Her orman yangınından sonra can kaybı yok yerine şu kadar çam, şu kadar ladin, şu kadar çınar ağacımız yandı kül oldu diyecek bir orman mühendisiniz yok mu? Hiç mi bir şey kayıt altında değil.