Merhaba,

Okulların tatil olmasına en çok sevinen daima çocuklar değil midir? Ya da okullar hep tatil olsa da hep oyun oynasak diyenler… Oyuna doymayan küçük yürekleriyle yanakları kıpkırmızı olup, terden perişan olana kadar oyun oynamak isteyen çocukların o neşeli sesleri, heyecanları,  hadi eve diye bağıran anne sesleri arasında büyümeye çalışmaları.

Anılarıma gidiyorum kimi zaman, çocukluğumu özlüyorum. Çocuk olmanın ne kadar değerli olduğunu, çabuk büyümemek gerektiğini üzülerek de olsa hatırlıyorum. Ama küçükken tek istenen bir an önce büyümek değil miydi? Aslında çabucak büyüme isteğinin altında yatan gerçeklik bana göre, istediklerini yapabilmek, kendi kararlarını verebilmekten öteye gitmiyor ama çocukken bunu anlamak çok zor.

Sevgili okurlarım bugün yeni güne, çocuk sesleriyle uyandım. Kış aylarının ilkbahar gibi yaşandığı bir süreçte, okullar tatilken, mahalle arasında güzel bir günü top oynayarak değerlendirmeye çalışan çocukların sesleriyle. Beton arasına sıkıştırılmış, zorla büyümeye çalışan iki limon ağacı ve zemini betonla kaplı apartman bahçesinde çocukluklarını yaşamaya çalışıyorlardı. Her şeye rağmen tebrik ettim içimden onları, yaşıtları evde bilgisayar, telefon oyunlarının peşine düşmüşken, onlar bizim çocukluğumuzda ki gibi sokağı tercih etmişlerdi.  Sesleri apartman aralarında öyle bir yankılanıyordu ki yeniden çocuk olmak istedim, topraksız bir apartman gölgesi olsa bile…

Çocuk olmak, oyunlar derken üçüncü dünya ülkelerinde çocuk olmanın zorluğuyla yüzleştim birden. Betonda bile hala oyun oynayabilen çocukların yanı sıra, savaşan, savaştan kaçan, istismara uğrayan, işkence gören ve ne yazık ki aileleri yüzünden mezarda olan çocuklar geçti gözümün önünden…

Uçuş mesafesiyle bizden yaklaşık 4 saat uzakta olan Afganistan’da Taliban geçtiğimiz yıl kız çocuklarının okumasına engel olmak için yeni kararlar almıştı.  Ve yine uçakla yaklaşık bir günlük mesafede olan Filistin / Gazze’de Birleşmiş Milletlerin raporuna göre saldırılar yüzünden 625 bin çocuk okula gidemiyor.

İç savaşın harabeye çevirdiği Sudan’da şiddet ve çocuk ölümleri son bulmazken çocuklar, çocuk olamadan büyümek zorunda kalıyorlar. Kimi cehaletten, kimi açlıktan, kimi fakirlikten, kimi yobazlıktan, kimi pedofiliden, kimi vicdansız insanlar yüzünden erken yaşta ya ölüyor, ya öldürülüyor, ya tecavüz ediliyor, ya evlendiriliyor, ya da bir kereden bir şey olmaz diyen vicdansız insanların, yobazların eline düşüyor… Halbuki çocuk olmak eğlenmektir, koşmaktır, okullar tatil olsa da daha çok oynasam diye homurdanmaktır, şeker yemenin keyfidir çocuk olmak, kıskanmaktır arkadaşını, kocaman bir sevgi yumağıdır çocuk olmak. Ve benim için çocukların çocukluğundan vazgeçtiği bir coğrafyada bunu izlemekten utanmaktır büyük olmak!

Araştırmalar, raporlar, sayılar!

Gerçekten dünyanın bir ucundan diğerini yok etmeye geleceğinize ülkelerin insan ve çocuk hakları konusunda bilgilenmesine yardımcı olamaz mısınız? Çocukların ölmemesi için yeni anayasal maddeler, katı kurallar getiremez misiniz? Peki ya çocuklar aç uyurken, huzurla uyuyanları rahatsız edemez misiniz? Apartman önlerinde çocuklar, hayvanlar ve bitkiler için biraz toprak alan bırakamaz mısınız? Çocukların gelin olamayacağını, önce çocuk sonra birey olacağını son ses bağıramaz mısınız? Şiddete uğrayan çocukları sevgiyle kucaklayan sevgi yuvaları hazırlayamaz mısınız? Ama bu sevgi evlerinde sıcak yemek, korkusuz uyku ve gerçek şefkat dışında bir şey empoze etmeden, onların çocuk olmalarına yardım etmek istemez misiniz? İnanın hiç bir şey çok zor değil. Ve bence dünyanın en güzel şeyi mutlu bir çocuk sesi.

Çocuklarımızın huzurla yaşayabildiği, ailelerin evlatlarına sahip çıkabildiği, tüm dünya çocuklarının çocukluklarını yaşayabildiği, bilimin ışığında geleceğe hazırlanan çocuklarımızın sayısının arttığı zamanlarda yaşayabilmek dileğiyle. Çocukların kahkahaları asla bitmesin…

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle