Hepimiz hayatımız boyunca hep çalıştık. Birilerinin annesi, babası, çocuğu, çalışanı, öğrencisi olduk.

Hayatımızın çoğu bir şeylere yetişerek zamanla yarışarak geçti. Zamanın gerisinde kalmaktan hep ama hep korktuk. Düşünüyorum da gerçek anlamda ben ne zaman durup dinlendim. İnanın bunun cevabını kendime bile veremedim.

Yakın bir zamana kadar bir akımın varlığından habersiz yaşadığımı keşfettim. Merak edenler için bu akımdan bahsetmek istiyorum. Girlmoss akımı. Bu akım covid-19 ile beraber özellikle Avrupa’da popüler olan bir akımmış. Pandeminin hayatımıza girmesi ile birlikte dünyanın hemen hemen her yerinde home office çalışma sistemi ile işlerimizi yürüttük. Bu akım sayesinde ev işleri partnerler arasında görev dağılımı yapılarak gerçekleşti. Kadınlar tüm ev işlerini yapmaktan kurtuldu ve kendilerine daha çok zaman ayırabildiler. Peki bu akım ülkemizde görüldü mü dersiniz? Ataerkil bir ülkeyseniz bu sorunun cevabı kesinlikle hayırdır. Olsun ister miydim? Cevabım kesinlikle evet olurdu.

ERKEKLER HEDİYELERE BOĞULUYOR

Neden ülkemizde görülmedi diye düşünecek olursam eğer vereceğim cevap çok basit. Erkek çocuklarını yetiştiren anneler yüzünden derdim. Biraz sert bir eleştiri olduğunu düşünebilirsiniz. Tabi ki de herkesi aynı kefeye koymuyorum. Ama bu ülkede yaşayan çoğu anne erkek çocuklarını aynı şekilde yetiştiriyor. Erkek çocukları dünyaya ilk geldiklerinde büyük bir şenlikle karşılanıyor. Sonra şatavatlı bir sünnet düğünü yapılıyor. Erkek oldun artık deyip hediyelere ve takılara boğuluyor. Devamında aman da aman oğlum amcalara pi…ni göster bakayımlı cümleler geliyor. Öncesinde ve sonrasında bir kız kardeşi varsa eğer, erkek çocuğun tüm işlerini o kardeşler yapıyor. Onun için yemekler hazırlıyor, gömlekleri ve pantolonları ütüleniyor, üstüne birde yatakları hazırlanıyor. Kız çocukları anneler yüzünden hep eziliyor. O erkek çocuğu ne anlar yemekten, ne anlar ütüden, ne anlar çamaşır yıkamaktan diyen anneler yüzünden kendi çorabının tekini bulamayan erkekler var oluyor. Keşke hikaye burada bitse. Birde böyle erkekleri evlendirip çoluk çocuğa karışmasını bekliyorlar. Evlenen erkek karısının, annesi ve annesinin zoruyla erkek kardeşinin tüm temel ihtiyaçlarını karşılayan kız kardeşi gibi davranmasını bekliyor. Çoğu kadında yapıyor elbette. Çünkü o da zamanında bir erkek kardeşin çamaşırını, yemeğini, ütüsünü yapmış. Bu durum ona garip gelmiyor. Erkekler buna itiraz eden bir kadına denk gelene kadar bu durumun normal olduğunu düşünüyor. Denk gelinmişlikten sonra değişime uğrayan adam da var düzenin olduğu gibi devam etmesini isteyen erkekte var.

ERKEKTE EŞE BAĞIMLILIK

Ben suçlu aramıyorum. Sadece yetiştirilme tarzının değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Belki de bu yazıyı okuyan çoğu insan böyle şeyler kaldı mı diye düşünebilir. Evet bu durumu ülkenin yarısından fazla kız çocuğu ve kadınları yaşıyor. Maalesef yaşamaya da devam edecek. Ta ki erkek çocuklarını yetiştiren anneler kendilerini değiştirene kadar. Bunu yapmak çok zor değil. Tüm mesele kız ve erkek çocuklarını eşit yetiştirmekten geçiyor. Araba sürmeyi sadece erkeklere değil kız çocuklarına da öğretin. Yemek yapmayı kız çocuklarına değil erkek ve kız çocuklarına öğretin. Kirlilerini yıkamayı, evi temizlemeyi, ütü yapmayı hem kız hem erkek çocuklarına öğretin. Her ikisine öğretin ki temel ihtiyaçlarını öğrenip anne ve babalarına sonra da evlendikleri eşlerine bağlı yaşamasınlar.

İşte bunu yaptıklarında bu ülke de yaşayan kadınlar en az erkekler kadar kendilerine zaman ayırabilecek. Bunlar gerçekleştiğinde bireysel olarak kendi temel ihtiyaçlarını karşılayan ve ortak hareket edebilen insanlar olacaklar. Belki de bu sayede her şey daha huzur verici olabilecek.

Olmadığında peki ne mi oluyor dersiniz. Sürekli bir koşuşturmacanın içerisinde yer alan, kendine yetmeyi unutup sadece iş yerinde iyi çalışan, evde iyi bir anne ve iyi bir eş oluyorsunuz. Zamanla büyük bir yarışın içinde, durmadan çalışan ve üreten bir kadın oluyorsunuz. Tıpkı bu ülkenin çoğu kadınları gibi.

Sizce de durma vaktimiz gelmedi mi? Sadece durmak ve beklemek. Hiçbir şey yapmadan. Birinin eşi, çocuğu, çalışanı ve annesi olmadan sadece beklemenin vakti gelmedi mi? İşte Girlmoss akımı diyor ki dur ve bekle. Yosun tutmasına izin ver. Nasıl doğa kendini yeniliyor sende yosun tut ve yenilen.

“YOSUN TUTMANIZI İSTERDİM”

Biraz düşünelim mi? Bir kadın olarak evde ve iş yerinde her zaman üreten ve çalışan bir kadınsınız. Durmadan bunu yapıyorsunuz. Eve gittiğinizde tek düşündüğünüz birilerine yemek yapmak ve çalışmaya devam etmek. Durmadan kendiniz dışında birilerini düşünerek hareket etmek sizce de yorucu değil mi? Bizim doğamıza bunun kodlandığını söylüyorlar. Sordular mı bunu isteyip istemediğimizi. Bir kadının doğasında vardır bu dediler sende buna inandın ve yaptın, yaptık. Bunu değiştirmek istediğinde emin ol seni suçlayacaklar. Bunu yapmaktan asla kaçınmayacaklar. Birilerini mutlu etmeye çalışırken mutsuz olan kadınlardan olma. Bırak yosun tutsun bedenin ve ruhun. Yenilen ki daha mutlu ol. İzin ver kendine. Çok zor olacak belki ama bir kadının istediğinde her şeyi başarabileceğini bil. İşte bu cümleler var ya emin ol bunları sana söylüyorum. Ama biliyorum ki herkesin yaşam şartları aynı değil. Evet bu bir lüks. Maalesef ki öyle. Çok isterdim yosun tut.