Merhaba,

Büyük umutlar ve hayallerle yeni bir yıla girmenin mutluluğu içindeyiz diyemeyeceğim. Çünkü daha yeni yıla adım atmadan, yeni yılın Hristiyan adeti olduğu tartışmalarının gölgesinde kalan, ciddi sorunlarla 2025 yılına girmiş bulunmaktayız.

Küçücük bir köy, küçücük bir çocuğun katillerini söylememekte ısrar ederken, küçük Narin’in ölü bedeni bile onlardan daha çok konuşuyor. Dini bütün köy halkının imam efendisinin sapıklıklarını mı, annenin köy çevresinde anılma biçimini mi konuşsak bilemediğimiz bir suçun çözümsüzlüğünü izlemeye devam ediyoruz 2025 yılında.

Eyyyyyy sözcüğü ile başlayan cümlelerden nefret eder hale gelmişken, her yıla içi boşaltılmış bir kelime yüklemesi 2024 yılında emekliler ile başlamıştı hatırlarsınız. Ve bu yılı “aile yılı “olarak ilan ettiler. Bu demek oluyor ki içi boş kelimeler ülkesinde, geçen yıl sahip çıkılamayan emeklilerin aile yapısına da göz dikilmiş. Siz siz olun 2025 yılında ailelerinize sahip çıkın.

Atatürk’ün Askerleriyiz diyen gencecik teğmenlerimiz yargı önünde hesap vermeye devam ediyor hala 2025’de. Okul birincisi olan bu pırıl pırıl gençlerin hayatları, başarıları yok edilirken okullarda MEB dışında eğitim veren ne idüğü belirsiz yapılanmalar hızlandı herkes ekran başında dizi izlerken. Kalkın artık o televizyonun önünden. Dizilerin, saçma sapan ses yarışmalarının, gelin kaynana çatışmalarının arasında kalan zavallı beyninize hava aldırın artık. Siz bireysiniz, düşünen ve konuşabilen bireyler. 2025 yılında çözümün bir parçası olun artık!

Siyasetin çirkin söylemleri arasında sıkışmış aklımıza Goebbels taktikleri uygulanırken 2024 ve öncesine dair söylenecek çok şey, çözülmesi gereken çok olay var. Tüm kazanımlarını kolayca kaybeden bir ülkenin güzellik uykusundan uyanmak istemeyen halkı içinse yapılacak ne var artık bilemiyorum. Ülke sığınmacı dolu susuyorlar, çocuklar okula aç gidiyor susuyorlar, insanlar öldürülüyor susuyorlar ama dini kurtardıkları için çok mutlular. Arap bile kendi dinine Türkler kadar sahip çıkmamıştır sanırım.

Yaşadıklarımızı madde madde yazmaya kalksam, aylar yıllar sürer. Kısaca çözümsüz olaylar silsilesi içine sıkışmış halde yaşamaya devam ediyoruz 2025 yılında. Neden mi? Koltuk sevdalısı yöneticiler ve alkışçıları yüzünden.

Sivil toplum kuruluşlarından, üst düzeye kadar ulaşan bu çürümüşlük yüzünden tüm değerlerimiz yok edilirken halk kıyafete selam veriyor. Tıpkı Nasreddin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi. Konuşmanın, düşündüğünü yazmanın ve çizmenin suç olduğu dönemde koltuk sevdalıları boş boş konuşmaya devam ediyorlar ekranlardan… Fakirliğin erdem olduğunu söyleyenler en marka araçlarla gezerken, insani destek için kurulan vakıflar, dernekler üyelerden topladıklarıyla dünyanın bir ucunda lüks villalar alıyorlar. Dil bilmeyen, vasıfsız insanlar konsolosluklarda görev alırken, kimileri kültür sanat çatısı altında yurt dışına kaçıyorlar. Bu dini bütün tüm arkadaşlar nedense Arap ülkeleri yerine Avrupa’ya kaçıyorlar. Ve hemen hepsinin yapıştığı bir koltuğu var ve yeni koltuk sevdalıları türemeye devam ediyor 2025 yılında.

Ağzı olan konuşuyor coğrafyasında özellikle siyasilere seçilme ve yönetme sınırının getirilmesini ancak böylelikle koltuk sevdalısı insanlardan kurtulabileceğimizi düşünüyorum. Ve bir kez seçilen kişinin tekrar seçimlere girememesi sayesinde yenilenmenin ve hayallerin önünün açılacağını biliyorum. Koltuk bir oturma, dinlenme eşyası olup ona yapışan bedenler yüzünden yok olan huzurun, aydınlanmanın yeniden kazanılması dileğiyle…

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle