Suriye iç savaşı başladığı zaman, yani 2011’den sonra resmi kayıtlarda 3 milyon civarı, gayri resmi değerlendirmelerde 7-8 milyona varan sığınmacı topraklarımıza yerleşti.

İlk dönemler çadır kentlerde kalmaya başlamış olsalar da zaman geçtikçe şehir merkezlerine, tarım bölgelerine ucuz işçi olarak taşınmaya başladılar.

Gerek ekonomik nedenler, gerekse siyasi nedenlerden dolayı 13 yıldır bir gerçeğimiz halinde yaşamaya devam ediyoruz. Son iki haftalık sürece girdiğimizde muhalif güçler 61 yıllık BAAS Partisi Yönetimi’ni düşürerek Suriye için yeni bir dönemin başlangıcına imza attılar. Siyasi kısımda birçok senaryo örneği ortaya konuluyor. Ben kabaca bizim tarımımıza etkisi üzerine düşüncelerimi paylaşmaya çalışacağım.

Ben kişisel olarak ilk günden itibaren tarımı bilmeyen insanların salt ucuz işçilik derdiyle tarımsal üretimde istihdam edilmelerinin doğru olmadığını savunanlardanım. Aynı zamanda tarım topraklarında kendi işgücümüzü doğru kanalize ederek ve sürdürülebilir yapının oluşması gerektiğini düşünenlerdenim. İlk yıllardan sonra tarımsal üretimde çalışanlar işleri öğrenmeye başladılar. Öyle veya böyle tarıma ucuz iş gücü olarak katkıları hususunu inkar etmemek gerekiyor.

Şimdi sıra geldi sığınmacıların ülkelerine dönüş hikayesine. Örtü altı sektörde arazi kiralayan ve parasını peşin ödeyerek üretime başlayan birçok aile var. Bunların hiçbiri kısa vadede geri dönmeyeceklerdir. Bu aklımızın bir köşesinde dursun.

Geri dönüşlerin bir yıl içinde olma ihtimali zaten yok. Yani parçalı bir dönüş hikayesi olacaktır. Ailelenin bir kısmı Türkiye’de kalırken bir kısmı Suriye’ye dönerek orada yeni yaşam kurma derdine düşecekler ve risk paylaşımı yapacaklar. Hangi tarafta başarılı olurlar ise orada yaşamaya devam edeceklerdir.

Varsayalım bir yıl içinde tüm sığınmacılar ülkelerine döndüler. Bizim tarımsal üretimimizin bir kısmı sekteye uğrama ihtimali olacaktır ve ürün deseni değişecektir. Özellikle yoğun işgücüne ihtiyaç duyan ürünlerin ekimi-dikimi azalacaktır. Rekolte düşüşü fiyatlara yansıyacaktır ve yeni bir denge oluşacaktır. Bu denge 3 yıl içinde daha anlaşılabilir ve sürdürülebilir noktaya gelecektir emin olun. Kısa vadede hızlı bir geri dönüş olduğu anda gıda fiyatlarında kısa süreli düşüşe neden olabilir. Fakat ülkelerine giden insanların da gıdaya ihtiyacı olduğu için fiyatlardaki düşüş uzun süreli olmayacaktır.

Suriye’de istikralı ve barışçıl bir yönetim göreve gelmiş olursa yani yeni bir iç savaş veya iktidar olma çatışmaları olmaz ise ihracat yollarımız güvenli hale gelecektir ve Suriye ile birlikte diğer ülkelere tarımsal ürün ihracatımız artma eğilimine girecektir. 2011 öncesi dönemlerde olduğu gibi...

Sınır kentlerden yapılan tarımsal ürün ticaretlerini en iyi bölgede yaşayan insanlarımız biliyor. Suriye’ye sadece Türkiye’den değil diğer ülkelerden dönüş olacağını unutmamak lazım. Birden 8-10 milyon kişinin dönüş yaptığını düşünelim, Suriye’de ciddi bir gıda talebi oluşacak, bizim bu süreçte gıda tedariki konusunda girişimleri hemen başlatıp ticari anlaşmaları yapacak duruma gelmemiz lazım. Suriye de oluşacak talebi en hızlı karşılayacak potansiyel ve yapı bizde mümkün ve iç talepte oluşacak azalmanın etkisi bu sayede dengelenecektir.

Eğer Suriye’de muhalefet kendi içinde çatışır ve Afganistan tipi bir yapı oluşursa işte o zaman yeni bir göç dalgası bizi bekler. Sığınmacı sayısı veya kaçak göçmen sayısı birden artış gösterir ve maalesef biz 2011-12 dönemine geri döneriz.

Göçmenler dönerse asla Türk tarımına orta ve uzun vadede olumsuz etkisi olmaz aksine tarımın doğru yapılanması için fırsat olarak karşımıza çıkar. Üreticiler ucuz işgücü peşinden koşmaktan vazgeçip nitelikli iş gücüne yönelerek işleri rahatça yürütebilirler.