Antalya Limanı tarih boyunca önemli bir ticaret merkeziydi.
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminde ticari gemiler için vazgeçilmez bir limandı.
1500'lü yılların ikinci yarısından itibaren artan ulaşım imkanlarıyla birlikte önemi azalmaya başladı.
Hem Anadolu hem Akdeniz şeridinde yeni limanlar kurulması, karayolu ulaşımının artması Antalya'yı atıl duruma düşürdü.
Kentin artan ticari hacmine rağmen gelişen teknolojiyle üretilen binlerce tonluk gemiler de limana yaklaşamayınca liman rakiplerine boyun eğmek zorunda kaldı.
Aradan geçen onca yıl sonunda limanın yeri değişmiş olabilir ancak 'Tarih tekerrürden ibarettir' sözü değişmedi.
Günümüzde, kiralanmasına yönelik tartışmaların ağır bastığı limanın iyiden iyiye işlevini yitirmeye başladığıysa göz ardı edildi, ediliyor.
Osmanlı döneminde başlayan ve limanın önemini kaybetmesine neden olan, iç bölgelerle bağlantıyı sağlayacak ulaşım olanaklarının modernleşmemesi sorunu hala devam ediyor.
Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen biz aynı sorunları yaşamakta inat ediyoruz.
Limana bağlanacak otoyol ve demiryolu gibi başlıklar müphemiyetini koruyor.
Yıl olmuş 2024, biz hala yol, ray ve limanın modernizasyonu bekliyoruz.
Bakın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu geçtiğimiz günlerde Akdeniz Bölgesi'nin dünyanın yeni bir liman cazibe merkezi olmasını hedeflediklerini belirten açıklamalarda bulundu.
Akdeniz Bölgesi'nde yer almamıza rağmen yeni kurulacak liman cazibe merkezleri arasında biz yokuz.
Mersin ve Adana'da yapılacak iki limanla dünya ticaretinde söz sahibi olmayı sürdürecek, biz ise izlemeye devam edeceğiz.
Bazı STK ve oda başkanları seçim dönemi sorunu dile getirirken, başkanlık koltuğuna oturunca her şeyi unutuveriyor.
Yani liman için gerçekten harekete geçen de yok.
İlgili bakanlık, kent dinamiklerinden yeterli bilgiyi alamadığı için, kendince en iyi olduğunu düşündüğünü yapmaya devam ediyor.
Adamlara niye kızıyorsunuz!
Gidin limanı seçim malzemesi olmaktan bir adım öteye taşıyamayan oda ve STK başkanlarına sinirlenin, tepki gösterin.
Kalın sağlıcakla...