Koronavirüs salgını, dövizdeki dalgalanmalar, dünya genelinde artan ekonomik kriz ve buna ek olarak yaşanan Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin savaşları...

Ekonomik istikrar zorlu bir sınavdan geçiyor.

Asgari ücretin 17 bin liraya yükseltilmesi ve en düşük emekli aylıklarının 10 bin liraya çıkması, yüzeyde bir iyileşme gibi görünse de halkın enflasyona karşı dayanma gücünü sorgulamak kaçınılmaz hale geliyor.

İşte bu zorlu dönemde ortaya çıkan terimlerden biri de "şitflasyon" olarak adlandırılan olgu.

Enflasyon, fiyat artış hızını ifade ederken; şrinkflasyon, azalan boyut ve gramajı temsil ediyor.

Skimpflasyon, düşen kaliteyi; greedflasyon ise açgözlülüğü simgeliyor.

Tüm bu unsurların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan şitflasyon, toplumun ekonomik dayanıklılığını sarsarken, aynı zamanda sosyal dokusunu da yıpratıyor.

Esnaf ve iş dünyasının büyük iş insanlarının açgözlülükleri, marketlerde sürekli yükselen fiyatlar ve ekonomik belirsizlik, toplumda ciddi bir memnuniyetsizlik yaratıyor.

Bu durum, sadece ekonomik yapıyı değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri de bozarak toplumsal yozlaşmayı arttırıyor.

Vatandaşlar gelirlerinin enflasyon karşısında erimesiyle mücadele ederken, güven kaybı ve umutsuzluk hissi de giderek artıyor.

Bu zor dönemde, ekonomik politikaların sürdürülebilirliği, açgözlülüğe karşı etkili önlemler ve sosyal yardımların daha etkin bir şekilde dağıtılması büyük önem taşıyor.

Ancak, bu sorunların kökten çözülmesi için hem ekonomik hem de sosyal alanlarda derinlemesine reformlara ihtiyaç duyuluyor.

Unutulmamalı ki, ekonomik istikrar, toplumsal huzur ve güvenin temelini oluşturur.

Kalın sağlıcakla...