15 tatildeyiz, kızımı gezdiriyorum.

Bir günü daha devirmişiz evimize dönüyoruz.

Radyodaki şarkı;

“Efkarım birikti sığmaz içime
Bin sitem etsem de azdır kadere
Gülmeyi unutan yaşlı gözlere
Mutluluktan haber ver dilektaşı…”

Yaa, nasıl da canlandı zihninizde o koskoca mazi değil mi?

Efendim bu şarkı kulağıma takılınca benim aklıma da mazi geldi tabiki…

O mazinin içinde de ekmek derdine düştüm.

Antalya’da ekmek fiyatlarına zam gelmiş ya ondan etkilendim galiba.

Bundan sonra bir ekmeğe ödeyeceğiniz fiyat 10 lira!

2016-2018 yılları arasında fırıncılar odasıyla çok yakındım.

Dönemin ekmek zammı haberlerini Antalya’ya ilk ben duyururdum.

Fırıncılar çok zorlu bir dönemden geçiyorlardı ve resmen ekmek kavgası veriyorlardı.

Son zammı 2016’da alan fırıncı esnafı, uzun mücadeleler sonucunda 2018’de ekmeğe zam alabilmişti.

Yanlış hatırlamıyorsam 1 lira 25 kuruş olan ekmeğin fiyatı 2020’de 1 buçuk liraya yükselmişti.

Kasedi bugüne saralım.

Aradan 4 yıl geçti ve gelinen noktada hayat pahalılığı korkunç derecede yükseldi.

4 yılda ekmeğin fiyatı yaklaşık 7 kat arttı.

Burada sorulması gereken soru şu oluyor o zaman;

Hangimizin kazancı 4 yılda, 7 kat arttı?

‘Benim arttı’ diyecek olanın sayısı bir elin 5 parmağından da azdır diye düşünüyorum.

Ne kadar da fakirleştik, ne kadar da yoksullaştık.

SSK, BAĞ-KUR, memur emeklisi diye ayırmayıp yüzde 100 zam yapsalar, asgari ücreti 17 değil, 34 bin yapsalar yine nafile.

1 ekmek diyorum efendim, 4 yıl içerisinde 1 buçuk liralardan 10 liralara satılmaya başlamış diyorum efendim…

10 bin lira emekli aylığı alan bir çift, 3 öğün simit yiyip çay içse aylık 2 -2 buçuk bin lira ödeyecek.

Bunun kirası, elektrik-suyu, kıyafeti vs. varken bu para neye yeter.

3 çocuk ve 2 ebeveynden oluşan 5 kişilik asgari ücretli ailenin simit-çay hesabına hiç girmiyorum bile!

Kalın sağlıcakla…