Dünyanın en kozmopolitik ülkesi olan ABD aynı zamanda dünyanın en milliyetçi ülkesidir. Baba ve oğul Bush’un dünyayı yakmak için kullandığı bir kibrite benzetilen Neokoncuların önde gelen temsilcilerinde Bolton, Trump ile de çalıştı. Trump da iç siyasette sıkışınca, İsrail yanlısı tavrını artırarak elçiliğini Kudüs’e taşıdı ve Ulusal Güvenlik Danışmanını azlederek yerine Bolton’u getirdi. Bolton’u getirme nedeni de yeni bir yerlere savaş açıp ABD’de kör milliyetçiliği galeyana getirerek yaklaşan seçimleri kazanıp yerini sağlamlaştırmaktı.
Yani Trump, kendi ulusal güvenlik danışmanı önüne bir savaş seçeneği getirmediği için onu görevden alıp yerine getirdiği Bolton’dan, az ölümlü, düşük maliyetli ve kazanılması garanti, siyaseten kabul edilebilir bir savaş seçeneği getirmesini istiyordu.
Şimdi düşünelim böyle bir savaş kime açılabilir. Hangi ülke kurban seçilebilir. Bu kesinlikle bir İslam ülkesi olacaktır. Çünkü az ölümlü, düşük maliyetli olması ve kazanması garantili olması için zayıf bir ülkeyi seçmeleri gerekmektedir. Bu da Afrika’dan azgelişmiş bir ülke veya bir İslam ülkesi olabilir. Fakat Afrika ülkesini ABD vatandaşlarına siyaseten kabul ettirmek zor olur. Onun için bu kesinlikle bir İslam ülkesi olacaktır.
Çünkü zaten Sovyetlerin dağılmasından sonra yapılan NATO toplantısında Margaret Thatcher "Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam'dır" demişti.
Ayrıca bir İslam ülkesine açılacak savaşı önceden yaratılmış olan İslamofobi nedeniyle ABD kamuoyu ve Batı Avrupa da peşinen kabul edip destekleyecektir
Bunun iki yolu vardır. Ya mezhep, tarikat, cemaat olarak pek çok parçaya ayrılmış olan İslam’dan iki grup karşı karşıya getirilecek ya da bir grup dine ya da milliyetçiliğe karşıymış gibi gösterilerek milliyetçilik körüklenecek. Zaten ABD, İsrail ve İngiltere’nin İslam Ülkelerinde besledikleri yüzlerce tarikat ve cemaat olup onlar böyle zamanlarda kullanılmak için beslenmektedir. Seçilecek İslam ülkesinde CIA kısa bir çalışmayla buradaki grupları çatışma içine sokabileceği gibi bir terör örgütü oluşturup orada görevli bir ABD’liyi öldürterek de ABD halkını galeyana getirebilir. İşte o anda ABD’de savaş taraftarı milliyetçilerin oranı bir anda %80’leri aşabilir.
Görüldüğü gibi burada kurbanı kurban eden de celladı cellat eden de din veya milliyetçiliktir. İkisinin de kibriti din veya milliyetçiliktir. İkisi de muhafazakarlık kalıpları içinde korunan kurbanın intiharı ya da kendine katilleridir. Celladın yağlı urganı ise din ve milliyetçiliktir. Din ve milliyetçilik kendi tarafına intihar olurken karşı tarafta nasıl yağlı urgan oluyor derseniz, birisinin İslamiyet öncesi Arap kültürüne çakılı kalması, ötekinin yaşanan çağı yakalamasındandır. Kurbanı 1500 yıl önceki Arap kültürüne hapseden muhafazakarlık duvarlarıdır. Muhafazakarlığı savunanların dönüp bunu bir daha bir daha tekrar tekrar düşünüp değerlendirmeleri gerekir.
Noel’e Hıristiyan bayramı diye karşı çıkarak, domuz eti yemeyerek Müslümanlığını kanıtlamaya çalışanlara derim ki; eğer Müslüman olmanın koşuluysa bunlar o zaman Hıristiyanların yediğini, giydiğini ve onların icadı olan araçları da kullanmayın. En başta 24 saat başından ayrılmadığınız, kin ve nefret yayan büyük bir keyifle izlediğiniz TV’lerinizi çöpe atın. Çünkü bugün tarikat ve cemaatlerinin bir numaralı propaganda aracı olarak kullandıkları televizyonlara da ilk geldiği yıllarda bu tarikat ve cemaatler karşı çıkmışlardı.
Yine Hristiyanların icadı ve bineği olan lük arabalarınızdan hemen inin deve veya atlara binin. Çünkü İstanbul’a ilk araba gediğinde Şeytan işi diye fetva verilerek araba denize atılmıştı. Arabanın şeytan işi olduğuna dair Şeyhülislam tarafından verilmiş hazır fetva da varken arabalarınızı hemen falezlerden denize atın. Değilse ikiyüzlüsünüz. Muhafazakâr değilsiniz. Muhafazakarlığı işinize geldiği gibi kullanıyorsunuz. Daha doğrusu temiz duygularla muhafazakâr olanları sömürüyorsunuz.