Renkler hayatımızda yarattığı duygusal çağrışımlarla da kendi içerisinde birden fazla anlamı ve manayı taşıyabiliyor. Öyle ki bu renkler, o anı adeta tanımlar. Tek bir an hariç.

Hepimiz için adeta evrensel olan bazı renk tanımları var. Örneğin aşkın rengi kırmızı, saflığın rengi beyaz, kötülüğün rengi ise siyah gibi. Hatta renkler beynin sinyallerini o kadar etkiler ki su reklamlarında mavi, yiyecek fast food reklamlarında çoğunlukla kırmızı ve turuncu kullanılıyor. Bunun nedenine gelecek olursak;

Kırmızı ve turuncu renkleri beyne açlık sinyalleri gönderiyor. Banka reklamlarında kullanılan mavi, aslında güveni temsil ediyor.

Temsil demişken, bütün bu renkleri üzerinde eşsiz bir şekilde taşıyan bukalemunları anmasak olmaz.

Bukalemunlar, derilerindeki özel hücreler olan kromatoforlar aracılığıyla renk değiştirirler. Bu  kromatoforlar farklı renk pigmentlerini içeren keseciklerdir. Bukalemunlar bu pigmentleri kontrol eden sinir sistemleriyle birlikte, bulunduğu ortama muazzam derecede adapte olabiliyor. Bukalemunları hep bir ağaç gövdesinde, bir yaprağın veya toprağın üzerinde renk geçişi yaparken gördük. Peki, bukalemun ölürken ne renk oluyor?

Ölümü gelen bukalemun ise beyninden sinirlerine gönderilen son komutla derisinde rengarenk bir geçiş yaşar. Ölümün rengini bulmaya çalışır aslında bukalemun.

 Ama ne yazık ki ölümün rengi yok.