Sabah erkenden saat tam 07.15’de otobüsle iş yerine gidiyorum. Dün yine aynı otobüse bindim. Birden karşımıza bahçe arasından geçen 60 nolu otobüs gözüktü. Şaşkınlıkla yanımızdan geçişini izledim.
Şaşkındım bu otobüs bu hattın, yolun otobüsü değildi. Merakımı gidermek için direksiyon başındaki kaptana sorduğumda tüm çevre yollarının polis tarafından kapatıldığını, otobüsler vatandaşı taşıma sıkıntısı çektiklerini, hatta bazı otobüslerin yolcusunu indirmek zorunda kaldığını söyledi.
Bu da evine veya iş yerine giden vatandaşın gideceği yere ulaşamaması demekti. Kent trafiği kitlenmiş durumda zar zor Meltem durağımıza gelebildik.
Geldiğim durak polis kaynıyor, yollar kapatılmış yayalar polis gözetimi altında yürüyordu. Gelen araçlardan bazıları yollarına devam edebiliyorlardı.
Hal böyle olunca aklıma yıllar öncesi mesleğim gereği takip ettiğim merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile yaşadığımız olay geldi.
Çok uzun yıllar önceydi. Saat 14.00 sıralarıydı. Tekirova Simena Tatil Köyü’nün önünde biz gazeteciler toplanmış Cumhurbaşkanı Demirel’i bekliyorduk. Tatil köyünün giriş kapısındaki geniş alana helikopter ile iniş yapacağı söylenmişti. Yanı başımızdaki polislerin telsiz konuşmalarından hareket edildiğini anladık.
Helikopter alana yaklaştı ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve tesisin sahibi Zülküf Ceylan birlikte indiler. Tam kapı girişinde gelişlerinin fotoğrafını çekiyorduk. Birden bir sivil polis ve polisler devreye girip bizi engelliyor, beni kucaklayıp havaya kaldıran iri kıyım polise ‘’Bırakın bizi biz gazeteciyiz’’ diye bağırıyordum. Sesimi duyan Demirel birden dönüp polislerle bizim durumumuzu görünce, ‘’Bırakın çocuklarımı onlar saatlerdir beni bekliyor. Bırakın görevlerini yapsınlar’’ demesiyle polislerin elinden kurtulmuş olduk.
Yemekler yendi kahveler içildi, Kazakistan Cumhurbaşkanıyla görüşmeler bitti eller sıkıldı pozlar verildi.
Dönüş yoluna doğru harekete geçtik…
Benim çektiğim fotoğrafları rahmetli gazeteci kardeşimiz Mustafa Nuri Aloğlu gelip çekilen filmleri benden alacaktı. Gelmedi. Aradığımda da kent trafiğinin kilitlendiğini, araçların yollarda bekletildiği haberi geldi.
Birden aklıma geleni yaparak Demirel’e yanaştım. Misafiriyle konuşuyordu. Ona baktığımı fark ederek döndü bana baktı. Göz göze geldiğimizde konuyu anlattım. Hemen korumasına çağırarak ‘’Çocuklar Emniyet Müdürünü arayın. Trafik açılsın. Yollar kapatılmasın. Fazla korumalar görevine dönsün. Benim halkımdan korkum ne olabilir ki? Bize bir trafik aracı ve yolda güzergâhı takiben 2 motorlu yeter’’ dedi.
Biz bir trafik aracı ve 2 motosikletli polis ile yola koyulduk. Araçlar, dolmuşlar yanımızdan vızır vızır geçiyordu. Havaalanına kadar hiçbir yolun kapandığını hatta 4 polisi bir arada bile görmeden rahmetliyi Ankara’ya yolculadık.
Ruhu şad olsun…
Eminim rahmetli şimdilerdeki trafiği görünce bir yerlerden tebessüm ediyordur.