Üç yıla yakın süredir toplu taşımayla evden işe gider gelirim. Bir yıldan yakın bir süre otobüs sahiplerinin direnişini yaşadım.

Tam bir kaostu…

Çok şükür şimdi otobüs sayıları artmış görünüyor. Yollarda da kalsalar, hurda olsalar bile eski günlerden biraz daha iyi.

Şimdi anlatacağım ilginç otobüs toplu taşımadaki aymazlık hikâyelerini dinlerken toplu taşımadaki düzensizliği daha iyi anlayacaksınız.

Sabahın 07’si karanlık, ezan yeni okunuyor. Benim gideceğim durağa 76A otobüs Güzel obadan 8-10 dakikada varıyor.

Evden çıkmadan uygulamaya bakıyorum otobüsün kalkması halindeki duruma göre aşağı ineceğim. Aradan 7 dakika geçti sinyal yok. Endişelendim ve ok gibi evden çıkarak durağa vardım.

15 dakikadır bekle bekle ne sinyal görünüyor ne otobüs. Otobüs istihbaratı arıyorum (0242)6060707 (Bu numara her durakta var ama kimse ne işe yaradığını bilmiyor. Sanırım UKM kendine saklıyor. Vatandaş da dolaysıyla her gelen otobüs şoförüne sormak zorunda bırakılıyor ki şoförler bu durumdan oldukça rahatsız.

Neyse konumuza dönelim. Telefona çıkan görevli otobüsün mazeretsiz gelmediğini, yedek aracın kalkma ihtimalinden söz ediyor….

Kısacası bu hattaki tek otobüs yok ve bu kışın ayazında karanlıkta Bir saat beklemek zorundasın.

Akşam saat 17 gibi Oto büste hemen şoförün arkasındaki koltukta boş bir yer var. Bir bayan oturuyor. Birden dikkatimi bir şey çekti. 45-50 yaşlarında düzgün giyimli kadın elinde siyah poşete sarılı bir şeyi içim içip ağzına leblebi atıyor. Rakı sandım olamaz anason kokusu olurdu. Dikkatli bakınca Viski içiyor. Kaptana baktım, oralı değil o hep telefonla konuşuyor. Zaten toplu taşıma şoförlerinin yüzde 90’ı yol boyunca konuşurlar. Bayan kimseyi tınmadan içiyor ve Dünya umurumda değil. Doğu garajını geçince Zerdalilikte indi. Durumu anlattığımda ‘’Boş ver Olay çıkmasın’’ demekle yetindi.

Yine böyle bir sabah bindiğin otobüse Valilik kavşağını geçtikten sonra ilk durakta genç bir Bayan Binmesiyle birlikte acayip bir koku sardı içeriyi. Genç bayanın elinde Bol sucuklu tost var. Diğer elinde de termosta çay. Kahve olsaydı kokusunu alırdım. Kimseye aldırmadan Yanımda şapur şupur kahvaltı yapıp çayını yudumluyor. Sanırım sigara ikramı da bana kalacak. Şoförde ses yok. Sonradan öğrendim ki araştırma Hasta hanesinde yoğun bakım hemşiresiymiş.

KC76A ile yoldayız. 100 yıl caddesinde durakta cimcik boncuk satan engelli bir şahıs tekerlekli minik arabasıyla otobüse binmek istedi. Otobüs Tıklım tıklım balık istifi. Şoför alamayacağını yer olmadığını söyledi. Dam hareket edecekken engelli adam arabasını otobüsün önüne sürmez mi? Birden şoför frene basarak bu kazayı önledi önlemesine önledi de işte tam o sırada bir elinde telefon. Bir elinde meyve poşeti zar zor kartını basmış öne doğru sanki sıkışmaya çalışıyordu. Aracın ani durmasıyla dengesini kaybederek sırt üstü yere yıkıldı.

Tam önümde şoktayım.

Anam anam diye feryat ediyor. Yardım istedim. Yerden kaldırdık. 2 koltuk boşaltarak koltuklara uzattık ama kadının sesi otobüsü çınlatıyor. Kaptan hızla aracını Anadolu hasta hanesine sürdü. Konuşarak otobüse binen bu kadının hala telefon elinde….

Sonradan öğrendim çanak kemikleri kırılmış yoğun bakımda. 15 gün sonra öğrendim ki beyin kanamasından ölmüş…

100 Yıldan cumhuriyet caddesinden geçen otobüse bindim.  Otobüs tıklım tıklım dolu. Çoğu ayakta ve ellerinde telefonla meşguller. Tam Orduevinin karşısına gelmiştik Şoför acı bir fren yaptı. Ayaktakiler iskambil kâğıdı gibi yerde. Bağrışmalar ağlamalar gırla.

Herkes şokta…

Yere düşenlere yardım ederken bir delikanlının omuzu çıkmış galiba acı acı bağırıyor. Bir genç kızın saçlarından yanaklarına doğru kan akıyor.

Duraktayız…

Şoför orda olan polislere seslenerek yardım istiyor. Araçtan 5-6 kişi inerek hasta haneye gitmek için polislere teslim edilip ambulans çağrıldı.

Oysa 30-40 yıl önce otobüslerde şoförün tam arkasında bir yazı vardı. Pet şişe sular ve cep telefonlar yokken, Yazıda yüksek sesle konuşmak, kabuklu kabuksuz yiyecek yemek, şoförle konuşama gibi sözler ve sonunda YASSAKTIR yazılıydı.

Sözde çağ atladık ülke insanı nereden nereye geldi…