Yıllardır Türkiye’nin yapısı içerisinde eleştirilere hedef olan kurumlarından birisi de adalet. Hiç şüphe yok ki adalet herkese lazım. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen deprem felaketinde çok ama gerçekten çok can kaybettik. Şu anda belki de içimizi rahatlatan tek konu burada yıkılan müteahhitlerin yakalanarak adalete teslim edilmesi. En azından yanan bağrımıza biraz su serpiyor. Bakın adalet demişken size eski, ama çok eski bir adalet hikayesi: “Vatikan’da tarihin her döneminde oldukça tuhaf olaylar yaşanmıştır. Örneğin MS 897’de Papa VI. Stephen, selefi Papa Formosus’u yargılamak istemişti. Bunda ilginç olan bir şey yok diye düşünebilirsiniz. Ancak bu olay gerçekleştiğinde Formosus öleli bir yıl olmuştu. Yani yargılanmakta olan Formosus’un cesediydi. Kilise yetkilileri, Formosus’un cesedini defin alanından çıkardı ve duruşma için mahkemeye götürdü. Stephen, Formosus’u papalık kıyafetlerine layık olmayan bir gaspçı olmakla suçlayarak onu gözden düşürmeye çalıştı. Sonunda Stephen, kendini savunamayan bir adama karşı davayı kazandı. Yetkililer, Formosus’un çürüyen cesedini Tiber Nehri’ne atmadan önce üç parmağını kesti. İşte öldükten sonra bile adalet. Bu depremde bildiğim kadarıyla 8 tane müteahhit göçük altında kalarak can verdi. Yani bir nevi Hammurabi kanunları gibi. Mesela bir hırsız duvar delerek bir eve girmişse, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür. Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır.
Şimdi bakıyorum da yüzlerce müteahhitin yaptığı binalar yerle bir oldu. Bu müteahhitlerin 8’i göçük altında kalıp can verdi. Kaçı yakınını kaybetti bilmiyorum. Ancak bundan böyle gelin Hammurabi’nin kanunları gibi hareket edelim. Tüm müteahhitler kendi yaptıkları binalarda konaklasınlar. Ne diyelim göçerse hep beraber…