Muallim Naci, 1850 senesinde İstanbul- Fatih’te dünyaya geldi. Fatma Zehra Hanım ile Ali Bey’in oğlu olan Muallim Naci’nin esas ismi Ömer’dir. Küçük yaşta babası saraç ustası Ali Bey’in vefatından sonra Varna’ya annesinin ağabeyinin yanına gitti. Varna’da medreseye devam etse de, düzenli eğitim alamadığı için çeşitli dersler tahsil ederek eksiğini gidermeye çalıştı. Bu dönemde iyi seviyede Arapça ve Farsça öğrenen Ömer, Hattatlık ve Hafızlık yaptıktan sonra Varna Rüştiyesi’nde çalışmaya başladı. Bu dönemde okuduğu bir eserin kahramanlarından birinin ismi Naci idi. Bu kişiliği kendine yakın gördüğü için Naci ismini kendine mahlas olarak seçmiştir. İlk olarak “Tuna” gazetesinde şiir ve makaleleri yayınlandı. Muallim Naci, mutasarrıf Süleymaniyeli Mehmet Sait Paşa ile tanıştıktan sonra on senedir sürdürdüğü öğretmenlikten ayrılıp Paşa’nın özel katibi olarak Rumeli ve Anadolu’nun birçok kentini dolaştı. İlk şiir kitabını (Ateşpare) 1883 senesinde İstanbul’da yayınlayan Muallim Naci, bu kitap ile ünlendi ve adını duyurmayı başardı. İkinci kitabı olan “Şerrare” ise 1884 senesinde yayınladı. Bu kitapta gazel, şarkı, kıt’a, rubai ve benzeri divan tarzındaki şiirlerini bir araya getirdi. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başlayan ve eski edebiyatı savunan Muallim Naci, yeni edebiyat taraftarı Recaizade Mahmud Ekrem‘in yazılarının gazetede yayınlanması üzerine gazeten ayrıldı. Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem ile aralarındaki görüş ayrılığı, Recaizade’nin “Zemzeme” isimli üç şiir kitabından üçüncüsünün önsözünde yazdığı görüşleri üzerine şiddetlendi. Muallim Naci, Ekrem’in edebi görüşlerine karşı, Saadet gazetesinde çıkan cevaplarını “Demdeme” (1886) ismi ile ayrıca yayımladı. Tarafların karşılıklı çok ağır suçlamalarda bulunduğu bu tartışma, sarayın müdahalesi ile sonlandı ve edebiyat tarihine “Zemzeme- Demdeme tartışması” olarak geçti. İlerleyen dönemlerde Gazi Ertuğruk Bey isimli manzum destanı, dönemin padişahı Sultan II. Abdülhamid‘e sunan Muallim Naci, bu eseri çok beğenen padişah tarafından Osmanlı tarihini yazmakla görevlendirildi. Bundan sonraki tüm zamanını bu eseri yazmaya ayıran Muallim Naci, eseri bitiremeden aniden geçirdiği bir rahatsızlık sonrasında 12 Nisan 1893 tarihinde hayatını kaybetti. “Ben, Avrupa edebiyatlarını birebir taklit eden edebiyata karşı olduğum gibi Avrupa edebiyatlarındaki güzellik ve iyilik namına ne varsa alınmasına da şiddetle taraftarım.”