Ramazan ayının başlamasıyla birlikte ülke genelinde yine bir kabus çökecek. Bu kabusu ne yazık ki bir avuç milyarder, avanta gelir elde ederek yaşamlarını idame ettirenler dışında her kesim yaşayacak. Bütün iş yerleri kapanacak, iş yeri sahipleri, çalışanlar açlığa mahkûm edilecek. Neden? Çünkü ülkede korona denilen hain virüs var. Bu virüsü pazarcı mı, esnaf mı yayarak bu hale getirdi? Onlar getirirken, yetkililer ne yapıyordu? Yoksa kış uykusunda oldukları için mi denetim yapamıyorlardı? Yapılan tek şey vardı, burnunun altına düşen maskelere acımasızca ceza yağdırıyordu. Bu muydu denetim? 65 yaş gurubu vatandaşların dünyada bir tek bizim ülkede dışarı çıkmasını yasaklayarak, çeşitli rahatsızlıklara meydan veren kim? Siz hiç uçağa binerek, bir kentten bir kente son 6 ay içinde uçtunuz mu? Bir de uçanlara sorun, tıka basa dolu olan uçaklarda bırakın mesafeyi insanlar kıç kıça insanlar seyahat yapıyor. Lebalep dolu uçaklara sanki virüs girmiyormuş gibi. Ya kent içinde toplu taşıma araçları… Hepsi lebalep dolu ve evine veya içine gitmek için binmek zorundasın. AVM restoranlarına hiç baktınız mı? Maşallah buraya virüs hiç mi hiç girmiyormuş gibi sağlığından endişe etmeyenlerle dolu. Ya sahiller…. Lüks restoranlar yaz boyu Lebalep doldu taştı… Denetim mekanizması buralara nedense bir türlü ulaşmadı, ulaşamadı.
GARİBANA CEZA
Torunuyla evde sıkılıp mahallesinin birkaç metre dışına çıkan gariban vatandaşa bastılar cezayı. Suçlu kim? Kimin gücü kime yetiyorsa bir ülkede suçlu aramak her ne kadar abesle iştigal olsa da, ben avazım çıktığı kadar bağırmayı hak bilirim. Çünkü ben bir gazeteciyim. Gazeteci derken, Türkiye’de yerel gazeteler can çekişiyor. Çalışan sayısı yarı yarıya azaldı. Buna rağmen çalışanların parasını ödemek giderleri karşılamak için adeta sırat köprüsünden geçiyorlar. Hepsi borçlu hepsi dertli… Sadece dertleri ekonomi mi? Yazmak istediklerini yazamamanın ve görevlerini tam olarak ifşa edememenin ateşiyle yanıp kavruluyorlar. Mevcut iktidarı veya buna bağlı bir eleştiri yönetseler, soru sorsalar kesin ve net soluğu mahkemelerde alıyorsun. Bilmem kime hakaretten… Hatta bazıları bunu gelir kaynağı yapmış durumda. Sadece basına mı yasak, binlerce vatandaş adliye koridorlarında sürünüyor. Belki de milyonlar… Ya parti kongrelerinde türbinleri dolduran lebalep insanlar…. Bunlara neden ceza yazılmıyor? Adalet sadece sade kendi halinde yaşayanlara mı işliyor? Denetim mekanizması kış uykusundan hala uyanmadı mı? Adalet isterken hakim ve savcıların hali biz gazetecilerden farklı mı? Tüm bunlar yaşanırken Ramazan geldi çattı. Bir ay boyunca esnaf, dar gelirli, emekli dini görevlerini nasıl yerine getirebilecek. Gelin geçmişteki hataları bir yana bırakarak 30 gün tam kapanıp yolumuza bakalım. Bu lanet virüsten kurtulalım olmaz mı? Olmaz çünkü halkını bir ay besleyecek devlette para yok. Para nerede? Biz aç iken kimler zenginleşiyor? Neler oluyor… Virüsü fırsat bilen, krizden nemalanan marketler her gün etiket değiştirirken var olan devlet hala uykuda mı? Neden sessiz. Elektrik ve doğalgaz faturaları cep değil yürek yakarken, zam üstüne zam yapan bu kurumlardan acaba hiç mi rahatsız olan yok… Her kötü insanın bile kalbinde bir minik zerre kadar insanlık mutlaka vardır. Bu insanlık zerresi ne zaman açığa çıkacak. Bu zamların tek sorumlusu virüs mü? Dünyanın tüm ülkelerinde zamlar, fiyat artışları durdurulurken, bizde neden son gaz devam ediyor… Hani Dünya ülkesiydik… Hani IMF’ye borç verecek durumdaydık. Paramız o kadar çok ki yerli otomobil yapıyoruz, aya bile çıkıyoruz. Tüm bunlara para var da, Kanal İstanbul’a ekonomi gücümüz var da bu halka mı yok.. Açız beyler açız… Bıçak kemiği bile kesti. Kol kopacak… Benden söylemesi Haydi hayırlısı….