Yaşamımız boyunca birçok şey ister ve birçok hedefin peşinden koşarız.
Çocukken ilgi ve sevgi görmek, okul yıllarında başarılı ve popüler olmak, iş yaşamımızda yükselmek ve daha fazla para kazanmak, sonrasında ise saygın ve sağlıklı bir yaşam sürmek için bütün enerjimizi harcarız. Bu yüzden bütün yaşamımız koşuşturmayla geçer.
Beklentilerimiz yaşamımızın farklı evrelerinde çeşitlilik gösterse de aslında hepsi aynı temel istekte birleşir. Haz almak. Başka bir deyişle MUTLULUK.
Mutlu olmak için ne yapılması gerekiyorsa engellerle karşılaşmadan yapabilmeyi istiyoruz. Bir şeyi elde etmemiz gerekiyorsa onu hemen sorunsuzca elde etmek istiyoruz. İsteklerimizi doğru zamanda karşılayabildiğimizde mutlu oluyoruz. Aksi durumda ise acı çekiyoruz. Parasızlık, kurallar, aşılması zor fiziksel engeller, mahalle baskısı gibi…
Daha önce ‘Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir’ başlıklı yazımda ‘Dünya Tarihi’ni bir paragrafta birkaç satırla ifade etmiştim. Şimdi ise ‘İnsanın Tarihi’ni tek cümlede ifade etmek istiyorum.
Bir birey olarak insanın tüm yaşamı acıdan kaçmak ve haz peşinde koşmaktan ibarettir.
Diğer her şey teferruat ve müştemilattır. Hatta insanlık tarihi de bu zemin üzerinde şekillenir. Bazen bir kral diğer kralın ülkesini almak ister ve tüm tebaası da o ülkeyi almak için savaşır. Çünkü kral mutlu olacaktır. Tebaası da onun mutluluğu için fakirleşecek, acı çekecek ve gerekirse ölecektir. Bazen bir köle efendisinin mutluluğu için çalışırken kendi yaşamı heder olacaktır. Oysa o insanlar bilinçli bireyler olsalardı kendi mutluluk kaynaklarının peşinde olacaklardı.
Bu hafta sizlere yaşamımızdaki acıyı azaltmanın ve mutlu bir yaşamın sırrını vermek istiyorum.
‘O kadar basit mi?’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet, o kadar basit. Hatta çok basit. Bu sır, herkesin bildiği ama farkında olmadığı türden.
Tarihin en uzun süren bilimsel araştırmalarından biri 1938 yılında bir grup Harvard Üniversitesi öğrencisinin tüm yaşamlarını gözlemleyerek, geri dönüşler alarak ve çıkarımlar yaparak yaklaşık 80 yıl sürdü. Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması “Grant Study” adıyla Dr. Arlie Bock ve W.T. Grant tarafından önce 2. Sınıf Tıp öğrencisi (268) kişi ile başlatıldı. Sonrasında Boston’ın gelir seviyesi düşük semtlerinden seçilen 456 kişinin de eklenmesiyle 724 kişi ile sürdürüldü.
Deneklere yapılan IQ testleri, röportajlar, anketler, fiziksel testler ve fizyolojik ölçümlerle hangi koşulların ve davranışların sağlıklı ve mutlu yaşamlara yol açtığı tespit edilmeye çalışıldı. Deneklerden bazıları zengin oldu. Bazıları iflas etti. Bazıları önce mutlu, sonunda yalnız ve mutsuzdular. Çok ünlü olanlar oldu. ABD Başkanı John F. Kennedy de denekler arasındaydı. George Vaillant tarafından 2012’de “Triumphs of Experience: The Men of the Harvard Grant Study” adıyla kitaplaştırıldı.
Peki, ölçüm sonuçları bize ne anlatıyor?
Harvard’lılar ile Boston’lılar arasında belirgin bir fark bulunamadı.
Finansal başarıda 110 IQ ile 150 IQ arasında fark yoktu. İnsan ilişkileri daha iyi olanlar diğerlerinden çok fazla gelire sahip oldu.
Çocukluk döneminde annesiyle sıcak ilişkileri olanlar daha fazla gelire sahip oldu. İleri yaşlarda hafızaları daha iyiydi.
Çocukluk döneminde babası ile iyi ilişkisi olanlar daha az korku ve kaygı yaşadılar. Tatillerden zevk aldılar. Yaşlandıklarında “hayattan memnuniyet/tatmin” oranları daha yüksekti.
Güçlü ilişkilerin yaşam memnuniyetini, mutluluğu ve sağlıklı yaşamı desteklediği ortaya çıktı.
Deneye başlandığında durumları ne olursa olsun çevre ile iyi ilişkiler, güçlü bağlar kurabilenler diğerlerine göre daha başarılı, daha varlıklı, daha sağlıklı ve daha mutlu oldular. Sağlıcakla…