Değerli Şair, Romancı Ender Şahin’in yeni romanı ‘İmza Günü’nün bitiş cümlesi; Mutlu olmak hakları idi… Kitap 1 Kasım’da elime ulaştı. Güzel dileklerle adıma imzalanıp adresime gönderilmişti.
Ender Şahin 1953 İstanbul doğumlu emekli bir Emniyet Müdürü. İlk ve ortaokulu İstanbul’da; lise, lisans ve yüksek lisansını Ankara’da tamamlayıp başarılı bir meslek deneyimi sonunda emekli oldu. 1997-2013 yılları arasında Gönül Bahçemden, Üvey Olmuş Duygular, Saklı Sevdam, Hüzzam Şarkılar, Sonbahar Dökülüyor Dallardan isimlerini taşıyan 5 şiir kitabı ve 2016 yılından buyana Yekta Bey, Her Şey Bir Tesadüfle Başladı, O gün Yağmur Yağmasaydı, Akrep Burcu, İmza Günü isimli 5 romanı yayınlandı.
Eserlerindeki ağır işçiliği daha ilk satırlarda fark ediyorsunuz. Hiç kimsenin aklına gelmeyecek detayları nakış nakış işliyor satırlara. İmza Günü 50’lerin sonlarından 80’lerin ortalarına uzanan bir tarih aralığında geçiyor. O zamanların nezaketi, zarafeti, saygı ve sevgiye dayanan aile içi, yakın ve uzak dış çevre ilişkileri bugünlere göre çok farklıydı tabi. Romanın kahramanı ve yakın çevresi ise o döneme göre bile daha ince ruhlu, nazik, aydın kişilerden oluşuyor. Bütün insanlarda bir nezaket ve zarafet vardı. Örneğin, o dönem taksi şoförleri takım elbiseliydi ve ‘Nereye gitmek istersiniz efendim?’ gibi ifadeler kullanıyorlardı. Lütfen, rica etsem, teşekkür ediyorum, elinize sağlık, size yardımcı olabilir miyim?..
Romanı okurken günümüz insan ilişkilerini ve iletişim dilini sorgulama gereğini hissediyorsunuz. O dönemin nezaketinden eser kaldı mı, diye düşünmeden edemiyor insan. Kalmadı tabi ki. Belli bir yaş üstündeki bir kesim hariç çoğumuz “lanlı-lunlu” konuşuyoruz. Küfürler, hakaretler eksik olmuyor ağızlarımızdan.
Oysa o zamanlar nasıl da ‘iyiymişiz’…
İmza Günü’nü on günde bitirebildim. Bunun bir nedeni vardı. Deniz sezonunun son günlerinde genellikle sahildeyiz. Akdeniz’in muhteşem manzarası eşliğinde günümüzün bütün bozulmuşluğuna, nezaketini ve zarafetini kaybetmişliğine sırtımı dönerek sadece sahilde okumak istedim Ediz’in maceralarını. Ediz’in yaşamı bugünün bayağılaşmış yaşamının ilacı gibi her gün bir doz nostalji, bir doz ümit, bir doz da enerji sağladı bana. Bazen meslek yaşamımın unutulmuş bir anına gittim. Bazen gözlerim nemlendi. Bazen öfkelendim. Bazen neşelenip kahkaha attım. Ama bugünün sığ yaşamına küsmek istercesine sırtımı dönerek sahilde başlayıp sahilde bitirdim okumayı. İşte bu yüzden bu güzel romanı okumam uzun sürdü. On gün boyunca geçmişin güzel günlerine kaçamak seyahatler yaptım.
Ve şimdi, o saf ve güzel günlere veda edip bugünün gerçeklerine dönmek zorundayım.
İmza Günü’nü yüksek bir yere çıkıp bütün insanlara duyuracak kadar yüksek sesle okumak isterdim. Bir kendinize bakın, bir de şu romandaki karakterlere. Eskiden böyleydik. İyi niyetli, sevecen, saygılı, nezaketli, şık, beyefendi, hanımefendi,… Ne oldu da, bu güzel huyları bir tarafa bırakıp özensiz, saygısız ve çıkarcı insanlara dönüştük. O zaman da yediğimiz bir kap yemekti, bugün de. Neden bu kadar açgözlü, doymaz ve hırslı olduk?
Yazarın gerçekten romantik bir kişilik olduğunu hissettiren ipuçlarını satır aralarında görebiliyoruz. Çok çalışkan ve üretken olduğunu, en ince detaylara kadar nasıl da ustalıkla inebildiğini görerek romanı kaleme alırken verdiği emeğe saygı duyup takdir etmemek mümkün değil.
İmza Günü, ‘Dönem Romanı’ özelliklerini taşıyor. 50’lerden 90’lara sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel konularda bilgi ve fikir sahibi olabiliyorsunuz okurken. Bir arkadaşım elimde gördü. Biraz bahsettim. İlk sorusu ‘Polisiye mi?’ oldu. Evet diyecek oldum. Sonra düşündüm. ‘Aşk Romanı mı, Polisiye mi, Dönem Romanı mı?... Hepsinden esintiler taşıyor. Hatta biraz zorlarsam ‘Anı Roman’ da diyebilirdim. Biraz düşününce yeni bir roman türü aklıma geldi. Her yaştan aile bireylerinin bir arada gönül rahatlığıyla televizyonun karşısına geçip patlamış mısır eşliğinde izleyebileceği eğitici, öğretici, yol gösterici filmler vardır ya; İmza Günü tam olarak böyle bir roman. Artık soranlara -yazarın hoşgörüsüne sığınarak- ‘Aile Romanı’ diyebilirim. Okullarda öğrencilerin geniş bakış açısı kazanabilmesine katkı sunabilecek temiz bir Türkçe ile kaleme alınmış akıcı, akılcı, öğretici bir eser. Edebiyat öğretmenlerine gönül rahatlığıyla önerebilirim.
Mutlu olmak bizim de hakkımız. Değil mi? Sağlıcakla…