Biliyorum, hepiniz fırsat buldukça yaramazlık yapıyorsunuz. Tıpkı her fırsatta yasak odaya hızla dalan minik bir kedi gibi. Kedi, köpek oyun oynarken bir şeyleri kırabilir. Çocuklar zaman zaman yaramazlık yaparlar. Genellikle dönülmez, onarılmaz sonuçları olmaz. Oysa evin büyükleri yaramazlık yaptıklarında önemli sonuçları olur.

Annenin ya da babanın yaptığı yaramazlık hem kendilerine hem de çocuklarına zarar verir. Tıpkı aile içinde olduğu gibi siyasette ve bürokraside olanların, etkili iş insanlarının ve gazetecilerin yaramazlıkları sadece kendilerine değil ülkeye ve vatandaşlarına da zarar verir. Ne kadar uyarılsalar da takip edilseler de tarih boyunca her ülkede böyle olaylar olmuş ve sonuçlarını bütün herkes yaşamıştır. Çünkü böyle insanlar şantaja, tehdide ve yönlendirmeye açık olmak durumundadırlar. Yoksa önlerine konulan dosyalar medyaya ve sosyal medyaya düşer. Nasıl bir yaramazlık yaptıysa detayları bütün ülke görür ve duyar. Kişinin kendisi ve yakınları için utanç kaynağı olabilecek materyaller yüzünden bedel ödemek zorundadırlar. Çoğu zaman da asıl bedeli konuyla ilgisi olmayan halk öder.  Öyle hafife alınacak bir konu değildir bu yaramazlık işi.

 Çoğu zaman tarihin seyrini değiştirecek kadar büyük sonuçları olmuştur. Kimin özel yaşamında ne yaptığı sadece kendisini ilgilendirir. Ancak yapılan yanlışın sonuçları tüm ülkeyi ilgilendirir. Hatta birçok ülkeyi ilgilendirebilir. Bu yaramazlıklar birileri tarafından öğrenilerek çıkar amaçlı kullanılabilir. Genellikle cinsel içerikli bilgiler, görüntüler, ses kayıtları, suç kanıtları şeklinde ele geçirilerek çeşitli suçların işlenmesine neden olurlar. İşler kontrolden çıkarak şantaj, tehdit, gasp ve hatta cinayete varan bir dizi kriminal olaya uzanır. Burada temel suç şantajdır. Peki, nedir bu şantaj dediğimiz şey  Özgür Ansiklopedi Vikipedi’ye göre Şantaj; (Fransızca chantage), herhangi bir maddi veya manevi çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma veya açığa çıkarma tehdidiyle korkutmaktır. Türk Ceza Kanunu'nun 107. maddesine göre; şantaj yapan kişiye ise şantajcı denmektedir. Hukuken suç sayılmaktadır.

Türkiye'de şantaj yapan biri TCK'ye göre bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yakın tarihte ülkemizde de örneklerine sıkça rastladığımız bu can sıkıcı durum, sıradan insanların olduğu kadar etkili yerlerde bulunan, kamu hizmeti veren yetkilileri de kıskacına alır. Yetkili kişi şantaja maruz kaldığında farklı davranış kalıplarından birini uygulamak zorundadır. Ya savcılığa başvurup her şeyin ortaya çıkmasını göze alacak ya da tamamen inkar ederek yoluna devam edecek. Sessizce şantajcının isteğini yerine getirenlerin çoğunlukta olduğunu düşünmek de pek yanlış olmaz.  Toplumun değer yargıları bozulmaya başladığında herkes her fırsatta çıkar için diğerlerinin açıklarını arar, bulur ve kullanır. Bu kötü bir durum olsa da günümüzün gerçeklerinden biri. Yakın dönemde bir siyasi parti lideri suçlamayı kabul edip istifa etmişti. Bir başka parti lideri pes edip rakibinin emrine girmişti. Bir başka siyasetçi tamamen inkar etse de toplum vicdanında yaralanmıştı. Durup dururken kendisiyle ve takipçileriyle taban tabana zıt açıklamalar yapmaya başlayan siyasetçileri de görüyoruz. Bu durum toplumlar için bir faciadır.  Aslında hiç kimse vazgeçilmez değildir. Kimse kendini vazgeçilmez bir konuma konumlandıramaz.

Öyle düşünenlere parmağımızı uzatıp “ Hey, orada dur. Sen olmasan da binlerce yetişmiş insan var. Evine dön.” demeyi öğrenmeliyiz. Bunu yapamadığımız sürece çok uzun yıllar acı çekmeye devam ederiz.  Yaramazlık yapan, yakalanan, kaseti kaptıran kişiler kim olursa olsun ülkeye ve takipçilerine zarar vermeye devam eder. Gittikçe büyüyen bir kötülükle karşı karşıya kalırız. Başka bir deyişle yakayı fotoğrafı kaptıran siyasetçi ve yöneticiler toplumlar için bir çeşit baş belasından başka bir şey değildir. Bilmeliler ki; bir gün her gerçek ortaya çıkar. O halde şantaja maruz kaldığı anda adli makamlara başvurup topluma itirafını yapıp köyüne evine dönmek en akıllıca iş olacaktır. İlgililere seslenecek olursak; evine dön, toplumu rahat bırak. Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doludur. Sağlıcakla…