Uzun zamandır yoğunluktan dolayı köşe yazmaya vakit bulmadım. Hoş yazsam ne yazacağım. Ülkenin hangi sorunuyla ilgileneceğimizi şaşırdık. Bugün sizinle seçimde ‘Nasıl Koyduk?’ diyenlerin hallerini yazmak istiyorum.

Peki kim bu ‘Nasıl Koyduk?’ diyenler? Kim olacak sen, ben, o. Seçimlerde şunu gördük Türklerin yüzde 48’i mevcut hükümeti istemiyor. Ancak mülteciler, gurbetçiler veya iktidarın gücüne inananlar iktidarın kalmasını istediler. Tabi demokratik bir ülke kim kimi istiyorsa seçebilir. Benim şaşırdığım ise seçtiklerinden şikayetçi olmaları.

Peki biz nasıl yönetiliyoruz? Biz halktan uzak, kendi ceplerini düşünen ‘Yaşasın kral’ diyenler, ‘Ben iyi olayım, gerisi beni ilgilendirmez’ diyenler, nankör, insanlığa dair içinde bir zerre bile kalmamış insanlar tarafından yönetiliyoruz. Bunu bir tek iktidar için söylemiyorum. Tabi en büyük sorun onlar ancak CHP’den tutun diğer bütün partiler kendileri için savaş veriyorlar. Siyasilerin dertleri Hasan Amca’nın intiharı, Ayşe Teyze’nin ağlaması, Ahmet’in ailesinin yüzüne bakamaması değil. Hepsinin derdi ‘Ben nasıl koltuğuma sahip çıkarım.’ Ben hep suçu siyasetçilerde görürdüm. Ancak yıllar geçtikçe sorunun siyasilerde değil, halkta olduğunu anlamak insanın içini sızlatıyor.

Seçimlerde herkes deprem bölgesine tepki gösterdi. Hükümet onları enkaz altında bırakırken, nasıl onlara oy verdiler? Diye düşündük. Fakat şunu hiçbir zaman düşünmedik “Belki de biz böyle yönetilmek istiyoruzu’ hiç düşünmedik.

Seçimlerde ‘Yaşasın kazandık. Nasıl Koyduk?’ diyenler seçimlerin üzerinden iki ay geçer geçmez şikayet etmeye başladılar. ‘Biz 15 bin lira emekli maaşı alacağız. Türkiye uçuyor. Uzaya gideceğiz. Gerekirse simit yeriz’ diyenler vah vah etmeye başladılar. Cumanın gelişi perşembeden belli olur. Maalesef Cuma bağıra bağıra geldi ancak biz kulaklarımızı tıkadık. Bunlar iyi günlerimiz. Bunu ben değil ekonomistler söylüyor. Halka yıkılan yükün sebebi olanlar, yaşananlardan kendilerine pay çıkarmadıkları gibi halkı sömürmeye devam ediyor. Ancak yazımı şu sözlerle tamamlamak istiyorum

“Nasıl istersen öyle yönetilirsin. “Kemâ tekûnû yuvella aleyküm” (Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar)”