Nuri, 29 Mayıs 1934’te Maraş’ta, Hatice Vecihe Hanım ve Emin Efendi Hoca’nın çocukları olarak dünyaya geldi. 29 Mayıs’ı doğum günü kabul ve ilan eden kendisiydi. Bu ilanı bir röportajında “Güzel İstanbul’umuzun Müslüman olduğu, bize katıldığı günü, doğum günüm sayıyorum.” sözleriyle açıklayacaktı. Maraş’ta, Yörük Selim Mahallesi’nde, Çaldıran Sokak’ta, kiremit çatısı olan iki katlı bir evde oturuyorlardı. Nuri’nin çocukluğu bu kiremit çatının altında geçti. Bu önemli bir husustu zira o dönemde Maraş’ta böyle kiremit çatısı olan birkaç ev vardı. Onun dışında tüm evlerin çatısı ya topraktan ya tenekedendi. Anneciği Hatice Hanım’ın çocukluğu Halep’te geçmişti. O dönemde devletimize bağlı çok büyük bir şehir olan Halep’te okuyan Hatice Hanım, ana dili gibi Arapça konuşabiliyordu. Eğitimli bir annenin çocuğu olmak Nuri’ye pek iyi gelecekti. Bundan sebep bir röportajında çocukluğundan bahsederken, “İdeolojik ilk mürebbiyem annemdir.” diyecekti. Bunun yanında babasını da bir yol gösterici, bir öğretmen olarak kabul ediyordu. Anne babası, Nuri’yi, Peygamber Efendimiz (s.a.v) izinden yetiştiriyordu. Sürekli onun çok cömert olduğunu anlatıyorlardı oğullarına. İşte bunun için Nuri de, kendisini bu bilinçle yetiştirdikleri için onlara hep minnet duyarak yaşayacak, hayatını böyle şekillendirecekti. Ailesi, Nuri’nin yaşamında üzerine titreyen bir ailenin yanında, kendisinin de hep hissettiği gibi birer rehber olarak bulunuyordu. Hep üzerine titreyen yanları, resmi öğretiye ve yeni kurulan devletin okullarına duyamadıkları güven ve içlerinden söküp atamadıkları kaygı sebebi ile Nuri’nin eğitimi konusunda ağırdan almaya karar vermişti. Bunun için Nuri, ilkokula 3 yıl geç başlamış ve ilkokuldan sonra da ortaokula gitmek için 3 yıl beklemişti. Evet, Nuri Pakdil kendinden hep böyle bahsediyordu. Devrimciliğinin temelinde yatan da, İslamiyet’e olan sarsılmaz bağlılığı idi. Dinimizin öngördüğü özgürlükçü, devrimci, ilerici, bağımsız ve her türlü sömürüye karşı duran yaklaşımını benimsemişti. “İnsanın, yalnızca, ’emeğinin karşılığını yiyebileceğini’ vurgular bu din.” Diyordu ve hayatını tamamen bu emek üzerine kurmayı hedeflemişti. Geldiği noktaya bakılırsa, başarmıştı da. Pakdil, bir süredir sağlık sorunları yaşıyordu. Memleketinde yürüyüş yaparken kalça kemiğini kırmış ve tedavi altına alınmıştı. Pakdil, tedavi gördüğü Ankara Şehir Hastanesi’nde, 18 Ekim’de hayata gözlerini kapadı. 85 yaşındaydı. “Gençlerimize ve geleceğimize hep umutla bakıyorum” diyen, devrimci, İslamcı şair kimliği ile edebiyatımızı şereflendiren, Yedi Güzel Adam’ın ağabeyi bir Nuri Pakdil geçti bu dünyadan.