Bugün size benimde çok sevdiğim Nazım Hikmet’in hikayelerinden birini anlatmak istedim. Güneş damların üstünde görünür görünmez, Demirci Hasan işe başladı. Örsü dövüyor. Örsün üstüne inen çekicin altından fışkıran kıvılcımlar karanlık demirhaneyi aydınlatıyor. Demirci Hasan çok uzun boyludur. Elleri nasırlıdır. Boynu kalındır. Önünde meşin bir önlük vardır. Demirci Hasan çalışıyor. Demirci Hasan çalışarak şarkı söylüyor. Öyle yürekten, öyle neşeli şarkı söylüyor ki, bütün köy halkı onun şarkılarını dinliyor. Demirci Hasan çalışarak şarkı söylerken, dışardan nal sesleri geldi. Sırmalar giyinmiş bir atlı, demirhanenin kapısı önünde atını durdurdu. Sırmalar giyinmiş atlının atı köpük içindeydi. Atlı bağırdı: Hey, demirci! Demirci Hasan cevap verdi: Ben buradayım. Ne istiyorsunuz? Atımın nalı çıktı, çabuk yerine mıhla! Demirci Hasan sordu: Bu telaşınız nedir? Nereye gidiyorsunuz? Sırmalar giyinmiş atlı bağırdı: Sus! Sana ne dedimse onu yap! Fazla söz istemem. Demirci Hasan cevap verdi: Vay, vay, vay … Daha hiç kimse bana böyle kaba sözler söylemedi. Haydi yolunuza gidin. Atınızın nalını mıhlamayacağım. Ne dedin? Atımın nalını mıhlamak istemiyor musun? Ben Kırkharamiler’in elçisiyim. Beni Kırkharamiler’in reisi bir iş için gönderdi. Demirci Hasan sırma elbiseli atlıya sordu: Kırkharamiler’in reisi sizi hangi iş için gönderdi? Çok büyük bir iş için. Acemistan’daki Kırkharamiler’in reisi kendi atlarının bizim atlarımızdan daha çabuk koştuğunu söylemiş. Bizim reis buna kızdı. Acemistan’daki Kırkharamiler’e harp açmak istiyor. Demirci Hasan bu cevaptan hiçbir şey anlamadı. Tekrar atlıya sordu: Peki ama, sen nereye gidiyorsun? Ben, kendileriyle harp etmek istediğimizi söylemek için Acemistan’daki Kırkharamiler’e gidiyorum. Demirci Hasan düşündü. Sonra dedi ki: Demek siz Kırkharamiler kavga edeceksiniz. Sonra bu kavgayı kim kazanırsa gelip eşkiyalık yapacak. Halkı soyacak. Daha Demirci Hasan sözünü bitirmeden demirhaneye bir köylü geldi: Demirci Hasan, dedi, benim sabanın demiri kırıldı. Şunu bir düzelt, rica ederim. Hemen şimdi senin sabanının demirini düzeltirim, diye Demirci Hasan cevap verdi. Demirci Hasan’ın köylüye verdiği bu cevaba Kırkharamiler’in elçisi kızdı. Bağırdı: Ne? Ya benim atımın nalını ne zaman mıhlayacaksın? İlk önce ben geldim. İşim aceledir. Doğru. Fakat kocakarının eşeğinin nalını yerine takmak senin gibi eşkiyanın atına mıh mıhlamaktan daha iyidir. İlkönce kocakarının işini yapacağım. Bu cevap atlıyı çok kızdırdı. Fakat Hasan’dan başka demirci olmadığı için sesini kesti. Demirci Hasan kocakarının eşeğine nal çakmayı bitirdiği zaman içeriye bir çocuk girdi. Çocuk, Hasan’a: Hasan Dayı, dedi. Benim oyuncak arabamın tekerleği kırıldı. Şunu bir düzeltiniz, rica ederim. Hemen şimdi senin arabanın tekerleğini düzeltirim, diye Demirci Hasan cevap verdi. Demirci Hasan’ın çocuğa verdiği bu cevaba Kırkharamiler’in elçisi yine kızdı. Bağırdı: Ne? Ya benim atımın nalını ne zaman mıhlayacaksın? İlk önce ben geldim. İşim aceledir. Vaktim yok. Demirci Hasan sırma elbiseli atlıya şu cevabı verdi: Doğru. Fakat bu çocuğun arabasının tekerleğini düzeltmek, senin gibi eşkiyanın atına nal mıhlamaktan daha iyidir. İlk önce çocuğun işini yapacağım. Bu cevap atlıyı daha çok kızdırdı. Fakat oralarda Hasan’dan başka demirci olmadığı için sesini kesti. Demirci Hasan çocuğun arabasının tekerleğini düzeltince, sırma elbiseli atlı dedi ki: Eh, haydi şimdi benim atımın nalını mıhla bakalım. Demirci Hasan güldü. Sırma elbiseli atlıya şu cevabı verdi: Karnım çok acıktı. Dükkanı kapatacağım. Yemek yemeye gideceğim. Sen istersen burada bekle. Köylüler senin kim olduğunu anladılar. Şimdi gelecekler. Seni yakalayıp götürecekler. Bu cevap atlıyı çok, ama çok kızdırdı. Demirci Hasan’ın üstüne atılıp onu öldürmek istedi. Fakat Demirci Hasan bir yumrukta eşkiyayı yere yuvarladı. Köylüler geldiler. Kırkharamiler’in elçisini bağladılar. Şehre götürdüler.