Yıl 1990 Hatay’da askerdim. Fısıltı Gazetesi ile o zaman tanıştım. Gece eğitiminde 400 kişi dizilmiş tek sıra şeklinde dağda yürüyoruz. Sonra en önden bir emir geldi.

Güya sessiz bir şekilde herkes bir arkasındakine önden aldığı bilgiyi aktaracak. Ben orta sıralardayım. Bilgi bana geldiğinde bunun bir parola olduğunu düşünmüştüm. Aradan geçen yıllar içerisinde önden gelen bildirimi hatırlamıyorum. Tek bildiğim o an yaptığımız işle hiçbir ilgisi yoktu.

Tabi bana göre anlamsız bir cümleyi bende bir arkamdakine fısıldadım. Az sonra yukarıdan ateş edildi. Hepimiz bir yere savrulduk. Yarım saat kepimizi tüfeğimizi aradık. Bu arada eğitim çavuşu hepimize “Size 300 metre ileride düşman var dedik. İnsan nasıl bu kadar temkinsiz olur” diye bağırıyordu. Oysaki bana aktarılan o mesajın içerisinde Çavuşun söylediği hiçbir kelime geçmiyordu.

Peki bu asker anımı niye yazdım? Bundan bir ay önce Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve Antalya Organize Sanayi Birliği Başkanı Ali Bahar elim bir kazada hayatını kaybetti. Dinamik ve sportmen bir yapıya sahip olan Ali Bahar’ın ani ölümü tüm kentte büyük bir üzüntü ve şaşkınlık yarattı.

Bu elim kaza sonrası arkadaşı Mehmet Çelik gözaltına alınmış sonra da savcılık tarafından serbest bırakılmıştı. Böyle bir kazayı yaşayan ve çocukluk arkadaşının yaşamını yitirmesine tanıklık eden Çelik’in inanılmaz üzgün olduğu biliniyordu. Sayın Çelik’e de geçmiş olsun diliyorum.

Ancak bu kaza ilk başta iki arkadaşın balığa çıktığı sırada yatın minderinin uçtuğu Ali Bahar’ın ise yastığı almak için suya atladığı ve burada pervaneye kapılarak yaşamını yitirdiği şeklinde açıklandı. Kazadan daha birkaç gün sonra ise bambaşka iddialar ortaya atılmaya başlandı. Teknenin içerisinde başkaca kişilerin de olduğu kaza sonrası bu kişilerin direk Sahil Güvenlik’e götürüldüğü şeklinde dedikodu mahiyetinde söylentiler çıktı.

Hatta bu kişilerin kadın olduğu, bunlardan birisinin de evli olduğu ileri sürüldü. Bu arada Bahar’ın ölümü sonrası aile ile ATSO arasında gerginlik yaşandığı iddia edildi. Bunlarda medyaya yansıdı. Ancak iş artık ulusal medyaya yansıdı. Solcu Gazete teknede bulunduğu iddia edilen kişilerin isimlerin baş harflerini de yayınladı.

Yani deyim yerindeyse işin suyu çıktı. Şimdi Ali Bahar Antalya’ya damgasını vurmuş bir isimdi. İş çevrelerinin yakından tanıdığı iki patronlar kulübünün de başıydı. Durum böyle olunca da bence bu tartışmalara bir son verilmeli. Bizler Ali Bahar’ı iş insanı olarak tanıdık. Dolaysıyla Sayın Bahar’ın özel hayatı bizi hiç ilgilendirmez. Ancak ölümü tabi ki ilgilendirir.

Solcu Gazete’de yapılan paylaşımda Bahar’ın eşinin de durumu aydınlatmaya çalıştığı ifade ediliyor. Bu durumda aslında olay sırasında il dışında olduğu söylenen eşi de duruma tam vakıf değil.  Ali Bahar gibi Antalya protokolünün üst sıralarında yer alan bir ismin bence nasıl öldüğünün açıklanması gerekiyor. Yani burada ölümü ile ilgili saklanan bazı durumlar varsa bunlar da ailesi ya da yetkililer tarafından açıklanmalıdır. Bahar ailesi en azından Ali Bahar’a oy veren binlerce iş insanına bunu borçludur.

Bu olay tam açıklanmazsa ileride daha da sulandırılacak ve çok garip bir hal alacaktır. Bunu da Ali Bahar’a yapmaya ailesinin bile hakkı yoktur. Şimdiden yazıyorum eğer çıkıp bu kazanın olduğunu açıklamazsanız, Sayın Bahar’ın ölümü Antalya’da yıllarca çeşitli eklemelerle devam eder. Sonuç benim asker mesajım gibi işin içinde doğruya dair kelime bile bulamazsınız.