Antalya’da yağma ve talan bitmek bilmiyor, tersine her geçen gün daha da artıyor. Avanta, talan, yağma-rant hırsı virüs, pandemi dinlemiyor. Antalya’yı beton adalarına çevirenlerin rant kaygısının son hedefi ile sulak alanlar oldu. Sahiller, ormanlar, tarım alanları, yeşil alanlar, dağlar, SİT alanlarından sonra sıra su kaynaklarının talanına geldi. Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler sulak alanların imara-ranta açılmasının önündeki engeller kaldırıldı.
Yönetmelik değiştirildi, yapılaşmanın önü açıldı
Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği’nin 22/d bendine göre sulak alanlarda “İçme, kullanma ve sulama suyu projelerine ait baraj, gölet, kanal, kanalet, pompa istasyonu gibi zorunlu altyapı projeleri…” için izin verilebiliyordu. Değişiklikle, kamu yararı verilen projeler ve bunların gerektirdiği yapılaşmalar için de izin verilebilmesinin yolu açıldı. Daha önce tarım arazileri ve ormanlar ranta kurban edilmiş, iki Ege Bölgesi büyüklüğündeki tarım arazisi yok olmuştu. Ayrıca Türkiye, ormanlarında da ciddi kayıplar yaşadı. Yeni yönetmelikte koruma kavramı esnetilirken Tarım ve Orman Bakanlığı’na, eğlenme-dinlenme ve çeşitli faaliyetler için altyapı/üstyapı projeleri yapmak, yaptırmak, işletmek ve kiraya vermek yetkileri verildi.
Yağma-talan-rant-avanta yasallaştırılıyor
Sulak alanların imara ya da yapılaşmaya açılmasının kesinlikle düşünülemeyeceğini, bu değişikliğin sulak alanları yağmalamanın yasallaştırılması anlamına geldiğini belirten İnşaat Mühendisleri Odası(İMO)Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, söz konusu yönetmelik değişiklikleriyle doğal varlıkların talan edilmesinin önünün açılacağını vurguluyor. İMO Başkanı Balcı, şunları söylüyor: “Sulak alanlar doğal müzelerimizdir, korumamız gereken yerlerdir, ülkenin en değerli varlıklarıdır. Küresel ısınma ve iklim krizi nedeniyle sulak alanların bilimsel yöntemlerle korunması gerekirken böyle bir karar kesinlikle kabul edilemez”
Yaşam alanları betona kurban edilecek
‘Dünya Su Günü Haftası’nda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin değiştirilmesi kararıyla sulak alanlarda başıboş yapılaşmaya doğru bir gidiş olacağını ifade eden Balcı, ” Söz konusu değişikliklerle doğal varlıkların talan edilmesinin önü açılacak. Bu da beraberinde yaşam alanlarının daha fazla para kazanmaya ve betona kurban edilmesine yol açacak. Bu duruma sadece sulak alanlar diye bakmamak lazım. Buralar yaşam alanlarıdır.”dedi.
Antalya’nın suyuna da göz diktiler
Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Derya Ünver’in verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin su potansiyelinin yüzde 7,6’sı Antalya’da bulunuyor. Antalya’da halen 52 yeraltı su kaynağı var. Antalya’da enerji, sulama ve taşkın amaçlı 15 adet baraj, sulama amaçlı 12 adet gölet, 21 adet hidro elektrik santrali (HES) bulunuyor. Değiştirilen Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği ile son yıllarda maden ocakları ve HES’ler yüzünden tamiri olanaksız kayıplar yaşanan, hızla tükenen Antalya’nın su kaynaklarının çölleşmesinin önü açılıyor.
Kuraktan en çok etkilenen bölgeyiz
Antalya’da günlük kişi başına su kullanımının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu vurgulayan Ünver, Antalya’nın iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği kuraklıktan en çok etkilenen yerlerden olacağını belirtiyor. Ünver, şunları söylüyor: “Antalya’nın temel gelir modeli tarım ve turizm üzerine kurulmuştur. Bu iki sektörün yeterli kalitede ve yeterli miktarda su olmadan devam etmesi mümkün değildir. Suyun iklim değişikliğine dirençli, kaynakların kalite ve miktar olarak korunduğu yönetim sistemlerini belirleyerek tüm tarafların birlikte hareket etmesine ihtiyaç vardır”
Akla ve mantığa aykırı karar
Tehlike büyük, araştırmalara göre son 50-60 yılda Van Gölü büyüklüğünde sulak alanımız yok oldu. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarının hızla yok oluşu dehşet bir durum. Uygulamaları ve kararları ile tartışmalı olan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin talimatıyla yapılan yönetmelik değişikliği kafaları iyice karıştırdı. Gerçek şu ki sulak alanları imara ve yapılaşmaya açma kararı akla ve mantığa aykırı. Ekolojik dengeleri ve ekolojik sistemi bozacak olan bu rant süreci kesinlikle toplum yararı ile örtüşmüyor. Yönetmelik değişikliğinde kesinlikle kamu yararı yok. Bu karardan ivedilikle dönülmeli. Yarın çok geç olabilir.