Antalya büyüdükçe, kontrolsüz göç aldıkça giderek yaşamanın da zorlaştığı bir kent haline gelmeye başladı.

Çok değil bir kaç yıl öncesine kadar Antalya’ya ‘Küçük İstanbul’ benzetmesi yapılırdı. Bugün ise Antalya, pek çok konuda İstanbul’u solladı, her geçen gün değil, belli ki her dakika sorunları katlanmaya, yaşam koşulları da o ölçüde zorlaşmaya başladı. Eskiden İstanbul’dan Antalya’ya kaçış furyası vardı, şimdi Antalya’dan kaçış hızlandı.

Kimsenin gazeteciyi taktığı yok

Sivil toplum kuruluşları açısından ülkenin önde gelen kentleri arasında bulunan Türkiye’nin beşinci büyük kenti Antalya’da kuşku yok ki basın sektörü de önemli bir yer tutuyor. Yadsınamaz bir gerçek ki basın demokrasinin vazgeçilmezleri arasında ilk sırada yer alıyor, ya da alıyordu. Artık koşullar değişti, demokrasinin vazgeçilmezi yazılı basının yerini sosyal medya almaya başlayınca iklim de bozuldu gazetecilik ilkeleri de ayaklar altına alındı..Antalya’da kimsenin gazeteciyi taktığı yok..Bazı rezillikleri yazmaya elim varmıyor. Öylesine vahim olaylar oluyor ki isyan etmemek, çıldırmamak olanaksız.

Antalya’da ‘küçük kalemcikler’e kaldı..

Artık kendisine sosyal medyada bir alan açan herkes gasteci olup çıktı. Bu akım ile birlikte tehdit, şantaj, adam kollama, adam kayırma, birilerinin sözcülüğüne soyunma, birilerini savunma gibi basın mesleğine ömrünü adamışları derinden üzen akım başladı. Yerel seçimler yaklaştıkça ürkütücü, korkutucu, endişe verici gelişmeler de ortaya çıkmaya başladı. Bu küçük kalemcilikler ellerini sıvazlamaya başladı bile.. Antalya da çok acıdır ki gazetecilik mesleği, ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi kötü niyetlilerin, çıkar gruplarının, günü kurtarma anlayışını sürdüren küçük kalemciliklerin elinde kaldı.

Gazeteci yardakçı, papağan, borazan olamaz

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Gazetecilikte, habercilikte köşe yazarlığında, sözüm ona siyaset yorumculuğunda ‘kalemine efendi’ olmak en önemli ilke. Kaleminde özgür olmak ise yüzde yüz bağımsız, bağlantısız bir duruştan geçer. Gazeteci çıkar gruplarının, özellikle de iktidarın yanında onun yardakçısı, papağanı, borazını olamaz. Aynı zamanda egemenin, güç sahibinin, zenginin, zorbanın, mafyanın, haksızlık yapanın, devletin ve halkı soyanın değil  yanında, yakınında bile duramaz, durmamalı..

Basın meslek ilkelerinin malum kişi ve kuruluşların yanlı tutumları nedeniyle neredeyse yok olma noktasına geldiği Antalya’da kenti yönetenlerin de gazeteciler arasında ayrı yapması gibi bir akın var ki gerçekten üzücü.. Antalya eski Valisi Ersin Yazıcı ile birlikte Antalyalı gazeteciler arasında ayrım yapıldı, kimi gazeteci ve gazeteci örgütleri ‘muhalif’ yaftası ile yok sayıldı, valiliğin ve hükümetin kimi etkinliklerine katılmaları istenmedi, ya da engellendi. Dileriz ve umut ederiz Antalya Valisi Hulusi Şahin bu ayrım yapmaz, kendisine Antalyalı gazeteciler ve gazeteci örgütleri ile ilgili yanlı bilgi verenleri dikkat almaz, prim vermez. Çünkü devlet herkese eşit mesafe de olmalı, öyle biliriz..