Ekonomik olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz.

Evet, hemen hemen hepimiz bu zorlukla mücadele içindeyiz.

Ekonomik krizler bir şekilde aşılıyor. Oysa sosyal yozlaşma ya da sosyal krizler aşılması çok güç durumlar.

Kurdun elmayı yiyip bitirdiği gibi bir ülkeyi içten içe yer ve bitirir.

Ülkelerin karşılaştığı en büyük tehditlerden biri, ekonomik krizlerin ötesinde, sosyal yapılarındaki çöküş ve yozlaşma.

Ekonomik krizlerin aşılabilir olmasıyla birlikte, sosyal yozlaşma ve krizlerin etkileri uzun vadeli ve derin.

Sosyal yozlaşma ve krizler, gerçekten de bir ülkenin temelini sarsabiliyor.

Toplumun temel taşlarına zarar veren bu tür sorunlar, uzun vadede büyük etkiler yaratabiliyor.

Ülkenin geleceği için ekonomik durumun yanı sıra sosyal yapıyı da korumak ve güçlendirmek çok önemli.

Daha önce enflasyon gördük, kriz desen en alasını gördük ama böyle sosyal yozlaşma, böyle sosyal kriz yaşamadık.

Ekonomiyi falan dert etmeyin bence. Asıl dert etmeniz gereken sosyal krizler.

Birisi çıkıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ediyor, diğeri ona tepki gösteriyor. Biri çıkıp Filistin'e destek yürüyüşündekilere saldırıyor, öteki ona kaba güç kullanıyor derken sosyal krizin dibine vurduğumuz apaçık şekilde ortaya çıkıyor.

Terbiyesizleştiriliyoruz, ahlaksızlaştırılıyoruz, empatiyi unutup ayrıştırılıyoruz.

Bu konuda ciddi önlemlere ihtiyaç var!

Toplumun birlikte hareket ederek nasıl güçleneceğine kafa yormamız lazım.

Sosyal yozlaşma, bir ülkenin temelini sarsan ve uzun vadede ciddi sonuçlar doğurabilen bir durum.

Bu nedenle, sadece ekonomik krizlere odaklanmak yerine, toplumun sosyal yapısını korumak ve güçlendirmek için adımlar atmak, gelecekteki istikrar ve gelişme için kritik öneme sahip.

Altını çizerek söylüyorum...

Günümüzde ülkeler sadece topla-tüfekle işgal edilmiyor.

Sosyal yapısı bozularak, sessiz ve içten içe işgal ediliyor.

Kalın sağlıcakla.