Toplam 11 ilimizde yaşanan depremde 45 bine yakın canımız hayatını kaybetti. Ülke olarak ve insan olarak acılarımız büyük. Sorunlar yumak gibi, dağ gibi… Şimdi hayatta kalarak yaşamını sürdürebileceği konusunda büyük sorunlar yaşanıyor. Çadırlar ne mevsim için yeterli, ne de hijyen koşullar için elverişli. Konteynırlar hala ortada yok. Devlet bir yıl içinde ev yapma umudunu bu insanlara veriyor, oysaki hazine boş. Ülke zaten büyük bir krizde aklı olan her vatandaş gibi bu soruları soruyor birbirlerine. Bunca yıkımdan sonra bir yılda bu insanlara ev yapılabilecek mi?
Ben ekonomist değilim. Siyasetçi de hiç değilim. Hani zurnanın zırt deliği dedikleri sıradan bir gazeteciyim, ama sanırım parayı nereden temin edeceğimizi buldum. Aklıma gelen minik hikayemi anlatınca sanırım herkes bunu anlayacaktır…
Rivayete göre Şam Valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer. Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına, “Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye sorar. “Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler. Bunun üzerine Esat Paşa “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar.
“Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler. Esat Paşa “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür. Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. Müftü gece Paşanın yanına gelir. Paşa, “Müftü Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar. İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder.
Paşa kabul etmez. Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder. “Kadı efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der. Bu sefer Kadı efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek Müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar.
Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.
Arkasından danışmanlarını çağırır “Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. “Hayır Paşam duymadık” derler. “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der. “Bunu nasıl yaptınız Paşam?” diye sorduklarında “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.
Millet her gün zam üstüne zam görürken bir de depremzede zammı karşımıza çıkma endişesi var. Bu şekilde yola çıkılırsa zamlara bile gerek kalmaz hazine tıka basa dolar. İşte böyle yaparak bu insanların geleceğini şekillendirebilir yarınlara hüzünlü umut verebiliriz.
Bizden söylemesi…..