Kısa bir süre önce Kurban Bayramını kutladık. Bayramlar aslında her dinde sevgidir, mutluluktur, barıştır, İslamiyet’te de Kurban Bayramı kutsal bayram olarak kabul edilir.

Kimi inanışa göre Sümerlerden kalan gelenektir. Kimi inanışa göre İbrahim Peygamberle başlayan efsanenin Yahudiler daha sonra da İslamiyet’te de gelenek halini almıştır. İslamiyet’te sünnet olarak kabul görür.

Tarihte insanlar toplu yaşamı oluşturmaya başladıktan sonra kendilerini yaratan tanrılara minnet duygularını, korkularını, endişeleri nedeniyle armağanlar sundular. Bu armağanlar bazen canlı bazen cansız oldu. Bazen İnsanlar, bazen hayvanlar tanrıları kızdırmamak adına kurban edildiler.

Dinler konusunu yabancı araştırmacılardan yararlanarak özetiyle bize sunan Türkiye tarihçisi Cemşit Bender en açık ve anlaşılır bir dille Tanrılar mitoloji kitabında anlatmaktadır.

Sümerler İnsan kurban etmeyi yasaklayarak koç kesilerek tanrılarına armağan etmeyi tercih ettiler. Yahudi dini inanışlarına göre Hindi veya tavuk kesmeyi uygun görmüş ve kesilen kurbanın yoksullara dağıtılması şartı ortaya konmuştur. İslamiyet’te ise efsaneye göre Hz. İbrahim tanrıdan bir evlat istemiş ve onu da tanrıya kurban edeceğini vaat etmiş. Büyük bir hayvan yetiştiricisi tüccarı olan Hz. İbrahim oğlu olunca Tanrıya kurban edeceği esnada Cebrail ona koç keserek bu tanrıya olan sözünün yerine getirilebileceğini bildirerek Oğlu İshak’ın kurban edilmesine engel olmuştur. Tarihte Hz. İbrahim ile ilgili herhangi bir belge olmamasına karşın Kuranda yer almaktadır.

Bu nedenle Müslüman ülkeleri Kurban keserek bu bayramda bir gelenek oluşturmuşlar. Hac mevsiminde haça gidenler o yıllarda kesilen kurbanlar yoksul Araplara önemli ölçüde katkı sağlamış ve sağlamaktadır. Ülkemizde ise kesilen kurbanlar yoksullar için de önemli katkı sağlamıştır.

Günümüzde ise ülkemizde eskiden hocalar camilerde kesilen kurbanların eşit şekilde yoksullara dağıtılması sık sık anlatılıyordu.  Günümüzde ise hayvancılığın giderek yok olması, et fiyatlarının gram altınla yarışır hale gelmesi nedeniyle önce hayvanın 3’te 1’ini ev sahibi kendine ayırmalı, 371’ini gelen onun gibi varlıklı komşularıyla kebap yapıp yemeli ve kalan bir kısmını da yoksullara verilmeli şeklinde vaizler değiştirilmektedir.

Son gelişmeye bakarsak yani kısacası bu bayramda ne oldu ne yaşandı diye, gezdiğim ve konuştuğum kasaplar eskiden sakatatlarını çöpe atılmasına karşın bu bayram kurban kesenlerin sakatatları toplayan özel şahıslara sattıkları, etleri de kıyma gibi, yemeklik ve ızgaralık olarak bölüştürülerek buzdolaplarında yerini aldığını anlatıyorlar.

İyi de bu Günah değil mi?

Tanrıya armağan olarak kesilen kurban sahibi Müslüman ise elbette fakir fukaraya dağıtmalı ama söz konusu maddi değeri olunca ne yazık ki Kuranda bile Hz. Muhammet tarafından zikredilmesine karşın paranın gücü bunu da saf dışı bırakarak kişisel çıkar amaçlı kullanılması insani açıdan büyük bir ayıptır. Dini açıdan ise Bu yapılanın din adamları ‘’Keşke kesmeseler, kesmek zorunluluğu yoktur. Niyet edilmişse yerine getirilmelidir aksi takdirde büyük bir günahın içindeler’’ şeklindedir.

Durum şunu gösteriyor ki ekonomi koşullar dini inancı da olumsuz yönde etkilediği gibi sevap kazanayım derken, Günahı da maddi çıkar uğruna işlemekten kaçınmamaktadırlar.

Bizden hatırlatması…