Hayal kuraklığı bu ülkede adeta bir salgın hastalık.
Okullar hayal kuraklığının merkezi. Oradan bütün ülkeye yayılıyor bu hastalık ve kaynak okul olunca da salgını önlemek mümkün olmuyor çünkü hayal kuraklığından kurtulmak için hayal kuran insanların yetiştirilmesi gerekiyor oysa okullar virüsü üretmekle meşgul.
Müdürler, öğretmenler, öğrenciler, bu ülkenin bugününü ve geleceğini inşa edecek herkes hayal kuraklığının hüküm sürdüğü bir çölde ve fakat bunun farkında bile değil. Tabi ki o okullardan çıkan anne babalar da hayal kuraklığı virüsünün birer taşıyıcısı ve bu yüzden çocuklarına yapılanlara itiraz etmek yerine sonsuz teşekkürlerini sunmakla meşguller. Bu durum, hayal kırıklığına sebep çünkü hayal kuraklığı bütün hücrelerini işgal etmiş ülkenin.
Hayal kuraklığından mustarip belediye başkanı daha yaşanası bir şehir hayalinden yoksun kalıyor. Hayal kuraklığına yakalanan mimar daha insanî bir bina tasarlamayı hiç aklına getirmiyor. Kentlerin hayal kuraklığı içinde kıvranan mensupları daha iyisini istemek yerine mevcuda şükredip artık yaşanmaz hale gelen ve her biri birer gettoyu andıran bu berbat şehirleri inşa edenlere teşekkür ediyor.
Hayal kuraklığı sokakları sokak, caddeleri cadde, kentleri kent, köyleri köy olmaktan çıkardı. Koskoca bir ülkeyi herkesin kaçmak istediği bir toplama kampına dönüştürdü.
Bu öylesine bir kuraklık ki hayatını ve hayatını sürdürdüğü bu toprakları insanın doğasına uygun hale getirmeyi kimse hayal etmiyor. Bütün hayallerimizi yok edip tek bir hayal bırakmışlar bize: Bu ülkeyi terk etmek.
Hayal kurmak için şiire, resme, müziğe, kısacası sanata ihtiyaç var. Hayali olan mühendis, doktor, hukukçu, öğretmen kısacası hayali olan insan ancak böyle yetiştirilebilir.
Okullar ezberleri tekrar eden değil ezberleri bozan ve hayali olanlara dolu dizgin koşacakları yolları gösteren kurumlar olmaktan çıkınca bize hayal kuraklığının bir sonucu olan hayal kırıklığından başka bir şey kalmıyor.
Yani bu hayal kuraklığının sebebi baştan sona bir hayal kırıklığı olan Türk eğitim sistemi.