Seçimin hemen öncesinde dost sohbetlerinde Mehmet Şimşek’in ülkeye kurtarıcı gibi gelebileceğini, ancak asıl görevinin başka olacağını dillendirmiştim. Ama yazmadım. Şimdi yeri gelmişken düşüncelerimi yazayım.

Hatırlanırsa seçimden kısa bir süre önce haberler çıkmıştı. “Akp, Mehmet Şimşek’e Bakanlık teklifiyle gitti. Şimşek teklifi geri çevirdi. “ Bu kasıtlı hazırlanmış bir haberdi. Çünkü Akp Şimşek’e AB Fonları ve devletlerle arabuluculuk yapması için gitmişti.  Kılıçdaroğlu’nun 300 milyar USD ile gündeme gelmesi Akp tarafını çok rahatsız etmişti. Bu mümkün müydü? Araştırdılar. Mümkündü. İngiltere’nin dünya para piyasasında güçlü bir figür olduğu biliniyor. Ayrıca Dünyada ciddi para çeviren Offshore sistemini icad eden ve üzerinde etkisi büyük olan merkez de yine Birleşik Krallık’tan başkası değildir. Vergi Cennetleri olarak da bilinen küçük merkezler bir çeşit tefe işi yapıyorlar. Para aklama, dünya para sistemi dışında transfer ve fon aktarımları da bu küçük merkezler üzerinden yürümektedir. Sistem daha çok Web tabanlı yürüdüğü için bazıları bakkal dükkanı büyüklüğünde bir kaç personel çalıştıran şirketler olarak da yürümektedir. Wikipedi’ye göre “Offshore finans merkezi, kıyı ötesi finans merkezi veya denizaşırı finans merkezi, yerleşik olmayan offshore şirketlere kurumsal ve ticari hizmetler sunma ve offshore fonlarının yatırımı konusunda uzmanlaşmış, düşük vergi oranları olan küçük bölgelerdir. Bu terim 1980’lerde icat edildi.”

Önde gelen Offshore Finans merkezleri Jersey, Guernsey, Man Adası, Bermuda, British Virgin Adaları, Cayman Adaları, Cebelitarık, Mauritius, Malta ve Bahamalar… Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun ülke ekonomisini düze çıkarmayı mümkün kılabilecek en büyük hamlesini boşa çıkarmanın yollarını arıyordu. Eski bakan Şimşek ise bu sistemin tam ortasındaydı. Öyle ya da böyle %52’ye giden yolculuk şöyle başlamış olabilir “Ya bu 300 milyar USD işi başımıza iş açacak, araştırın bakalım bu parayı nereden bulacak bu Bay Kemal.. Ha bizim Şimşek de İngiltere’de ona da sorun bakalım.” Kılıçdaroğlu’nun ABD ve İngiltere yolculuğu zaten istihbarat teknikleri ile takip edildiği için temasları kayıt altındaydı.  Sadece takipten kurtulduğu bazı anlar bilinmiyordu. Bu konuda meraktan çatladıklarını bazı meydan konuşmalarından ve yandaş gazetecilerin söylemlerinden biliyoruz.  Neticede 300 milyar USD riski göze alınamazdı. Şimşek’den istenen Kılıçdaroğlu’nun kimlerle temas kurduğu ve nasıl anlaşmalar yapıldığının öğrenilmesi ve bunlarla temas kurarak Kılıçdaroğlu ne söz verdiyse daha fazlasını teklif etmek ve ayrıca Mültecilerin Avrupaya ulaşmasının önlenmesi garantisini vermekti. Millet ittifakı seçimi kazanma yolunun Sığınmacıları göndermek söylemlerinin keskinleştirilmesinden geçtiğini anladığında Avrupa Birliğinin ön şartını bozdu. Şöyle düşünmüş olabilirler “ Hem 300 milyar USD yatırım yapacağız hem de sığınmacılar Türkiye’den çıkarılınca Avrupa içlerine dağılacaklar. Bu iyi bir anlaşma değil.” Bu arada Şimşek AB ve Para Babalarıyla temastaydı. Dünya para piyasası öyle göründüğü gibi kompleks ve büyük bir yapı değil. Bizim mahalle gibi herkes birbirini tanır ve kimin ne yaptığını bilir. Dolayısıyla Şimşek’in işi zor değildi. Akp adına anlaşmaları yaparken Erdoğan bilindik hamlelerinden birini yaparak AB sınırına yüzlerce sığınmacıyı yığarak korkuyu besledi. Net bir hareketle hepsini gözaltına alarak da “istersek hepsini böyle engelleriz” mesajını verdi. AB ve Para baronları Akp ile anlaşmaya karar verdiler. Sığınmacıların AB’ye gönderilmemeleri dışında bir şartları daha vardı. Şimşek Türkiye‘de Para sisteminin başına geçerek AB paralarının gerektiğinde geri ödenmesinin garantisi olmasıydı. Yani AB’nin parasının bekçisi olmalıydı.

Şimdi bol bol borç alacağız, halk fakirleşecek, rejim değişikliği kaygılarıyla muhalifler gerçekte olanı görmek yerine debelenip duracaklar.  Gelinen noktada sığınmacıların ve borç paranın bekçisi olan bir %52’miz var. Halkımızın refahı ve Ülkemizin bekası kimsenin umurunda değil. CHP’nin değişim çalışmaları ve Hükümetin hesap vermeme yeteneğinin etkisiyle yerel seçimlere kadar elleri rahat. Belki o zamana kadar sürmez. Ama o zamana kadar memlekette ve dünyada neler olur neler… Sağlıcakla…