Nur, 11 Ağustos 1955’te, İstanbul’un Vefa semtinde Yerlitaş Ailesi’nin kızları olarak dünyaya geldiğinde ailesi, ona ‘Nuray’ adını verdi. Çocukluğu birbirine sıkı sıkı bağlı, kalabalık bir ailede geçti. Dedesi Mısır’dan Siirt’e, oradan da İstanbul’a gelmişti. Yani annesi Saadet Hanım, Arap kökenliydi. Baba tarafından ise, Giresunlu bir Karadeniz kızıydı. Nur küçükken hafta sonu ailecek Beyoğlu’na giderlerdi. Zaten modanın büyülü dünyasının cazibesine de işte bu zamanlarda vuruldu. Beyoğlu kültürü de hayatına yerleşiyordu böylece. Teyzesinin evi, İngiliz kilisesinin karşısındaydı. Onları ziyarete giderlerdi. Sonra Markiz Pastanesi’nin pastalarına da tutkundu. Tüm bunların arasında onu çeken Beyoğlu Pasajları oldu. Buradan aldığı renkli taşlardan kolyeler, zevkli aksesuarlar yapardı. Giysilerde, kostümlerde, aksesuarlarda bir başka dünya vardı ve Nur, o dünyayı çok merak ediyordu. İlk gençliğinde annesinden gizli kumaşlar toplamaya başladı. Gazinolara gidiyorlardı arada. Eve her döndüklerine omzuna aldığı etole benzer bir şeyle artistleri taklit etmeye başlardı. Ailesi, Nur’un artistlik merakını kabullenecek, cevap verecek bir aile değildi. O da kıyafet merakını içinde yaşıyordu. Yengesi, Ses dergilerini ciltlerdi. Nur da o arada hayran hayran artistleri süzerdi. Sophia Lorenler, Gönül Yazarlar, Nebahat Çehreler… Elbiseleri, aksesuarları, ayakkabıları Nur’un gözlerinde parlıyor, başını döndürüyordu. Hayaller kuruyor, kendisi için de hep en renklisini düşlüyordu.Para kazanması gerekiyordu, evet ama ondan da önce kendini kabul ettirmek istiyordu. Bir sabah artık butikçi olmak istemediğini, bir atölyesi olsun istediğini fark ederek uyandı. Bunun için çalışmaya başladı. Yerini kiraladı, makinelerini aldı. Yıllarca İtalya’ya gidip gelmenin meyvesini de asıl şimdi alıyordu. Payetçi, boncukçu nerede, vatka nereden alınır, tüm inceliklere hakimdi. Kumaşları, farklı aksesuarları getirmeye devam etti. Kendine has tarzıyla dikti. Rafine bir zevki vardı Nur’un. Önceleri ünlü sanatçılar, cemiyetten insanlar onun gönderdiği aksesuarlara hayrandılar. O bir tasarımcıydı. En başından bir elbisenin hikâyesini tasarlıyordu. Bir kostümü kime dikecekse karşılıklı ayrılan zamanda çok güzel çok başka şeyler çıkarıyordu ortaya. Zamanla ünlülerin modacısı Nur Yerlitaş oldu. Ajda Pekkan’dan Bülent Ersoy’a, Sibel Can’dan Ebru Gündeş’e, Tarkan’a varana kadar pek çok özel ismin hem arkadaşı hem modacısıydı. Nurella, jüri üyeliğini sağlığı sebebiyle bırakmıştı. İşte Benim Stilim, 8 Şubat 2016’da yeni yarışmacılarıyla yeniden başladığında Neslihan Yargıcı’nın yerine yeniden Nur Yerlitaş geldi. Yarışmanın ardından Nurella’ya bu kez de beyin kanseri teşhisi kondu. 6 Ağustos 2018’de ameliyat olmuş ve bir tedavi sürecine girmişti. Kanser tedavisi görürken beyin ameliyatı da olan Yerlitaş, sağlığı için medyadan uzak durmaya başlamıştı. Telefon kullanmıyordu, yeme alışkanlığını yeni baştan düzenlemişti. Ancak son zamanlarda kötüledi ve bugün Nur Yerlitaş’ın tedavi gördüğü hastanede öldüğü haberi geldi. 64 yaşındaydı. Sevenlerini yasa boğdu. Ünlüler dünyası, üzüntüsünü sosyal medyadan dile getirdi. Günahıyla sevabıyla, çocukluğunda kapıldığı renkli taşların ışıltısıyla bir hayalin peşinden uzun soluklu koşan bir Nur Yerlitaş geçti bu dünyadan…