Aile içinde yok sayılma, inanmama durumları sessiz kalmış her mağdurun acılarını katlayarak çoğaltıyor.

Bu eylemi gerçekleştiren insanlar ise hatırlamıyorum, ben yapmadım, birine söylersen kardeşlerine de aynısını yaparım, annelerin ise çocuklara biz şimdi ne yapacağız söylemleri yüzünden kişi kendini daha da suçlu hissediyor.

Birde dile gelip şikayet süreci başladığında suçun zaman aşımı, gerekli somut delilin olmaması, annenin sürekli bize şimdi kim bakacak söylemleri, gerekli cezanın hızlı verilememesi mağdurun şikayetini geri çekmesine neden oluyor. Aile içi istismara uğrayan çocukların yaşadıkları durumu kolay kolay kimseye söyleyemiyor. Annesine söylediğinde ise ne yapılması gerektiğini bilmeyen ebeveynler olabiliyor. Ekonomik anlamda kocasına bağımlı olduğu için çoğunlukla sessiz kalmayı, çocuğuna inanmayıp üstünü kapatmayı tercih eden anneler de var. Birde şahit olup sesini çıkarmayan hatta çocuğunu suçlayanlar var.

Malum ensest, ülkemizde görmezden gelinen bir konu. Ama buna rağmen tüm zorluklara göğüs geren insanlarda çıkıyor. Dedesi, amcası ya da dayısı tarafından istismara uğramış çocukların ebeveynleri zorda olsa bir hukuk mücadelesinin içerisine giriyor.  Bu sancılı ve zor bir süreci de beraberinde getiriyor. Bu süreçte aile çocuğuna her zaman yanında olacağını hissettiriyor. Bu süreçte sadece çocuk değil tüm aile psikolojik destek alarak üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Şu da bir gerçek ki çocuk dedesi, dayısı, amcası ya da kuzenleri tarafından istismar edildiğinde eğer aile çocuğa inanıp onun yanında mücadele ediyorsa çocuğun sosyal yaşama girmesi daha hızlı oluyor. Diğer türlü çocuk devlet korumasına alınıp yurda yerleştiriliyor. Bu seferde başka sorunlar ortaya çıkıyor. İstismara uğrayan çocukların yurtlardan ziyade psikolojik tedavi olabileceği başka yerde tutulması gerektiğine değiniliyor. Ensest mağduru insanlar Türkiye’nin her coğrafyasında yer alıyor. Bu araştırma sayesinde aslında doğru bilinen bir yanlışı da öğrenmiş oluyoruz. Ensestin Doğu ve İç Anadolu bölgesinde olduğu söyleniyor. Ama bu yanlış bir bilgi diyebiliriz. Yapılan araştırma sonucunda aslında Türkiye’nin her bölgesinde var olduğu ortaya çıkmıştır. Büyükşehirlerde de çok fazla ensest mağduru insan olduğu biliniyor. Kayıtlara geçilmemesinin bir nedeni ise şehirlerde daha kolay saklanıyor olması. Kırda daha az yaşandığı için daha çabuk ortaya çıktığı söyleniyor.

Kardeşini Doğurmak kitabı sadece Türkiye’nin ensest gerçeğinden bahsetmiyor, bize yolda gösteriyor. Ebeveynlerin çocuklarını cinsellik konusunda bilgilendirmesi gerektiğini, çocuğun verdiği şifreleri çözmenin öneminden bahsediyor. Bir çocuk istismara uğradığında annesine söylerse ebeveynin çocuğu ile birlikte ilk nereye gitmesi gerektiğini biliyor. Hukuksal süreç uzun ve sancılı olsa da vazgeçmemesi gerektiğini, sessiz kalmaması gerektiğini gösteriyor. Sanay, bize bu kitabında herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini, adaletin ve yasaların uygulanabilir olması gerektiğini, bunun üstü kapatılamayacak kadar büyük ve acı bir gerçek olduğunu gösteriyor.

Ciddi bir araştırmanın sonucu olan bu kitap övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Sarsıcı olduğu doğru işte bu yüzden herkesin okuması ve ensest gerçeği ile yüzleşmesi gerek. Bu kitap yaşanılan olaylardan yola çıkılarak yazılmıştır. Kitabı önemli kılan bir unsurda her konu uzmanı olan kişiler ile görüşülerek bizlere aktarılıyor olması. Bir an önce ensest gerçeğini kabullenilmeli ve çözüm odaklı harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yasaların caydırıcı değil uygulanabilir olması gerekiyor. Sistemin, kurumların organize bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Her coğrafyada olması gerektiği kadar Çocuk İzleme Merkezleri kurulmalıdır. Ve bu kurumlarda alanında uzman ve tecrübeli olan kişiler olmalıdır. Kısaca insan hayatına değer verilecek eylemler yapılmalıdır.