Gazze ateşler içinde, bombalar yağıyor ve benim yüreğim kan ağlıyor. Çünkü insanım ve bir yerlerde insanlar acımasızca bombalanırken duymamazlık, görmemezlik etmeyi beceremiyorum. Çünkü insanım ve insanlardan bir kısmının uykularının orta yerine bombalar düşerken uzun uykularda olmayı beceremiyorum.
Evlere, bahçelere, okullara bombalar yağdırıp çocukların düşlerini paramparça ediyorlar gözleri sürmeli kızların hayallerini ateşe veriyorlar. Ve dünya, yangın seyrine çıkmış bir aymazlar sürüsü. Maalesef ateş yine düştüğü yeri yakıyor.
Ateş Filistin’i yakarken dünya ve özellikle de İslam coğrafyası aymazlık içinde sırıtıyor. İnsanlık yine kötü bir sınav veriyor ve korkarım bu sınavda da başarısızlık kaçınılmaz olacak.
Uykularına bombalar düşen çocuklar, hayalleri ateşler içinde yok olan genç kızlar öte dünyada yakamıza yapışıp soracaklar: NEREDEYDİNİZ? BİZ UYKULARDA ÖLÜRKEN SİZ NASIL UYUDUNUZ? BİZ HAYALLERİMİZİ KAYBEDERKEN SİZ RAHAT YATAKLARINIZDA NASIL KOKLAŞTINIZ?
Ve biz cevap olarak kocaman bir suskunluk ve kocaman bir utanç sırıtışı sunabileceğiz.
Namık Kemal Osmanlı’ya seslenerek: “Uyan ey şîr-i jiyan hâb-ı gafletten.” diyor 19. asırda, yani “Ey yaralı aslan gaflet uykusundan uyan!” diye haykırıyor. Aynı çağrıyı bugün daha yüksek sesle ve kendini insan sayan herkes için yenilemek gerekiyor. Barış için gafletten uyanmak, yollara düşmek gerekiyor, aksi halde hepimizin uykularına bombalar yağabilir.
Gazze yüreğimdesin. Siz uykularınıza kavuşmadan uykular haram olsun bana ve aymazlık içinde uzun uykularda olanların uykuları ebediyen haram olsun onlara.