Türkiye, dünyanın en büyük plastik eşya üreticilerinden biridir. Ambalaj, pet şişe, sera örtüsü, naylon, plastik kasalar ve aklınıza gelebilecek her türlü plastik eşya üretilmektedir.
Oto yedek parçalarından buzdolabı, çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi parçalarına kadar geniş bir yelpazede plastik üretimi yapılmaktadır. Plastik üretimi oldukça basit ve kolaydır; enjeksiyon makineleri ile gerçekleştirilir. Ancak üretim için hammadde gereklidir ve bu hammadde iki şekilde elde edilir: Kimya sanayi aracılığıyla veya geri dönüşüm yoluyla.
Bizi ilgilendiren kısım geri dönüşümdür. Geri dönüşümün sağlanabilmesi için kullanılan plastik eşyaların toplanması ve geri dönüşüm tesislerinde dönüştürülmesi gerekmektedir. Ancak burada büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Geri dönüşüm için yeterli toplama yapılamıyor. Belediyelerin bütçeleriyle bu süreci yönetmesi mümkün değildir. Oysa devlet, her tükettiğimiz plastik ürün için geri dönüşüm bedeli almaktadır. Araç lastikleri, aküler ve naylon poşetlerden alınan bu paraların nasıl harcandığı ise bilinmemektedir.
GERİ DÖNÜŞÜM YETERSİZ, ÇÖPLÜĞE DÖNÜYORUZ
Bu alana verilen destekler yetersizdir. Öyle ki, yurt dışından toplanmış ve ayrıştırılmış atıkları ithal etmek daha ekonomik hale gelmiştir. Gelişmiş ülkeler, bu tür atıkların yok edilmesi için ciddi destekler sağlarken, biz üstüne para alıyoruz diyerek çöp ithal ediyoruz. Sonuç olarak, güzel ülkemiz adeta bir çöplüğe dönüşmektedir.
İthal edilen ve toplanan plastik atıklar geri dönüşüm tesislerinde ayrıştırılıp makinelerde küçük parçalara kırılır. Bu parçalar üzerlerindeki yapıştırıcı ve yabancı maddelerden arındırılmak için sıcak su ve kimyasal havuzlarda yıkanır. Ancak burada büyük bir çevre sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu işlemler sırasında ortaya çıkan kimyasal atıklar ve parçacıklar kanalizasyona, yağmur suyu drenajlarına veya en yakın dereye bırakılmaktadır. Yağmur suları ile birleşerek denize ulaşan bu atıklar, denizlerimizi kirletmektedir.
Devamı yarın