Basın emekçileri bir takım kanunsal kazanımlar sonrası durumu protesto eden patronlara karşı 1962 yılının 10 Ocak gününü bayram olarak kutlama kararı aldı.
İlerleyen yıllarda patronlar kulübü yasal kazanımları eritmeye başladı ve bayram havası yavaş yavaş etkisini kaybetti.
Ta ki 1971 askeri müdahalesine kadar...
12 Mart muhtırası döneminde bazı haklarını kaybeden basın emekçileri, bu hakları geri kazanınca 10 Ocak tarihinin önemi yine eski konumuna döndü.
Evet, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nden bahsediyoruz.
Tüm meslektaşlarımın, tüm kalemini dik tutan emekçilerin gününü kutlarım.
Tarihsel süreç ve kutlama bölümünü verdiğimize göre artık asıl konumuza geçelim.
"Şu kadar gazeteci tutuklu, sansür varmış, basın özgürlüğünde dünya listelerinin son sıralarında yer alıyoruz" gibi açıklamaları geçiyorum.
Belediyelerin ya da bazı STK'ların salonlarında gazetecilerin gününü kutlayan ve hiç suya sabuna dokunmadan kürsüden şov yaparak konuşan meslek örgütü başkanlarını da es geçiyorum.
Asıl konumuz gazetecilerin maddi hakları.
10 Ocak'ı, 10 Ocak yapan neydi?
Haklarını korumak isteyen gazetecilerin mücadelesi sonrası '212 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesiydi.
Yasa yürürlüğe girince '9 Patron Olayı' patlak vermiş dönemin meslek kuruluşları ve emekçileri mücadelesini sürdürmüş ve haklarını korumayı başarmıştı.
Ya şimdi...
Şimdi gazeteciler açlık sınırının altında çalışıyor.
Üniversiteyi bitirmiş mektepliye de yılların emekçilerine de asgari ücret reva görülüyor.
Adamlar bisküvi ile öğün geçiriyor, şansı olup yemek çıkarılan yerlerde çalışanlar da en azından sıcak çorba içebiliyor.
Çoğu fırsatını bulur-bulmaz sektörü arkasına bakmadan terk ediyor.
Niye terk etmesin ki!
Kendimden örnekleyeyim.
İdealim gazeteci olmaktı ve başardım.
Lisans eğitiminin ardından birçok TV, gazete, dergi ve ajansta görev aldım.
Geriye dönüp bakıyorum 20 yıl geçmiş.
Sıcağı-soğuğu, fırtınası-baharı, terörü, kazası, darbesi, finansı, sağlığı, delisi...
Bazen o kadar bunaldım ki sektör değiştirip mümessillik yaptığım oldu, çıkıp bir şirkette pazarlama yaptığım oldu ama her defasında gazeteciliğe geri döndüm.
3 kuruşa tamah edip gazetecilik çizgisini terk edenleri gördükçe mesleğime kıyamadım.
'İdealim'di dedim, 'Yıllarca dirsek çürüttüm' dedim geri döndüm.
Ama her dönüşümde şartların hiç değişmediğini fark ettim.
Bazılarını tenzih ederek söylüyorum; ama çoğu patrona göre çarklar hala dönüyor.
Nasıl olsa gözü açılan giderken, yerine yeni mezun olmuş mektepliler geliyordu.
Ve hala da bu süreç böyle devam ediyor.
Peki, bu meslek örgütleri ya da STK başkanları ya da siyasiler bugün neyi kutluyor?
10 Ocak diye bir gün kalmamıştır.
Çıkış noktasıyla alakası olmayan bir günü kutlamak bugüne kadar hiç adetim olmadı, olamaz.
Sonuçta düşünen varlıklarız ve amacından sapmış bir günü onun-bunun sponsorluğunda, işlevini yitirmiş meslek örgütleri ile birlikte kutlamak içime sinmiyor.
Evet, 10 Ocak gelinen nokta itibariyle bir trajedi tablosuna dönüşmüştür ve bazı meslektaşlarıma sormak isterim...
Pazarlardan yiyecek toplayan, kirasını ödeyemeyen ve ekonomik sorunlarla mücadele eden onlarca meslektaşınız varken, siz hangi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorsunuz, nasıl kutluyorsunuz?
Kalın sağlıcakla...