Kadınların çalışma yaşamlarında karşılaştıkları sorunların başlıcaları, cinsiyet eşitsizliği, eğitim ve mesleki eğitimde eşitsizlik, iş yerinde taciz, iş bulma ve yükseltilmede eşitsizlik, psikolojik istismar, kayıt dışı çalıştırma, sosyal haklardan yararlandırmada eşitsizlik, iş güvencesizliğidir.
Aynı avukatlık ofisinde çalışan genç evli bir çiftin ofisine gelen erkek müvekkillerin özellikle "avukat beyle görüşecektik" diyerek içeri girmeleri ve kadın avukatın gelenlere çay/kahve servisi yapması ve bir süre sonra erkek avukatın ofis işlerinden, kadın avukatın ise ofisin temizliği ve gelenlerin çay/kahve servisinden sorumlu hale gelmesi cinsiyet eşitsizliğine örnek verilebilir.
Eğitim ve mesleki eğitimde eşitsizlik şu şekilde gerçekleşmektedir. Kadının iş yaşamındaki mesleki eğitimleri alabilmesi için, iş ve aile yaşamını dengede tutabilmesi, evdeki sorumluluklarını da aksatmaması gerekmektedir. İş yaşamındaki mesleki eğitim örneğin şehir dışında bir hafta sonu gerçekleştirilecekse erkek büyük bir kolaylıkla bu eğitime gidebilirken kadın, hafta sonu yıkanması gereken çamaşırları, evin yemeğini, çocukların bakımını düşünmektedir. Günümüzde maalesef kadınlar evdeki diğer sorumluluklarından dolayı bu eğitimlere katılamamakta, ya da çocukları belli bir yaşa gelene kadar bu eğitimleri ertelemek zorunda kalmaktadır.
Taciz kelimesi, “rahatsız etme, canını sıkma, tedirgin etme, sıkıntı verme” anlamlarına gelmektedir. Cinsel taciz ise, ahlaksız bir şekilde karşı cinse karşı tedirginlik ve sıkıntı verme, eziyet etme; çalışma yaşamında ise maddi güce veya etkili göreve sahip olanların genel olarak karşı cinse ahlak dışı bazı tutum ve davranışlarla cinsel açıdan sıkıntıya sokup, rahatsız etmesidir. İş yerinde cinsel tacize uğrayanların çoğunluğu kadındır. Cinsel taciz sadece bireylerin fiziksel davranış ve hareketlerini içermemektedir. Rahatsız edecek şekilde söylenen sözler veya jest ve hareketlerle de çalışanlar taciz edilebilmektedir. Kadınların birçoğu iş güvencesizliği sebebiyle bu tacizlere katlanmak durumunda kalabilmektedir.
Kadınlar iş bulma ve yükseltilmede de birçok ayrımcılığa uğramaktadır. İş ilanlarında çoğunlukla erkekler tercih edilmektedir. İşverenler genel olarak ayrımcı bakış açısı ile ön yargılı olup kadınların işe başladıktan bir süre sonra işi bırakıp doğum iznine ayrılıyor olması gibi gerekçelerle kadınlarla daha az çalışmak istemektedirler. Kadın çalışanların işlerinde yükselmelerinin önünde de, aile ve iş yaşamlarında sahiplendikleri sorumlulukları (ataerkil zihniyetin kadına yüklediği görev ve sorumlulukların ağırlığı altında kadınların ezilmesi sebebiyle) dengede tutamamaları, genel olarak niteliksiz işlerde çalıştırılmaları gibi engeller bulunmaktadır.
Çalışan kişilerin özellikleri, cinsiyet faktörleri mobbinge maruz kalma riskini de arttırmaktadır. Dünya genelinde yapılan araştırmalar, kadınların daha çok duygusal taciz yaşadıklarını göstermiştir. Mobbing kelimesi, taciz, sıkıntı verme, psikolojik şiddet olarak tanımlanabilmektedir. Haziran 2002'de Almanya’ da yayınlanan bir raporda, SFS Sosyal Araştırma Enstitüsü, işyerinde mobbing kapsamını, yapısını ve sonuçlarını zorbalık ve taciz açısından analiz etmiştir. Çalışmanın sonucunda Alman işçilerinin % 2,7' sinin mobbingden etkilendiği; kadınların ise 'mobbed 'olma riskinin, erkeklere göre % 75 daha fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Türkiye’de kayıt dışı istihdam oranlarında yıllar itibariyle düşüşler söz konusu olsa da kadınların kayıt dışı istihdam oranının erkeklerden daha yüksek olduğu bilinmektedir. Kadınların kayıt dışı istihdam edilmesinin geri planında birçok neden yatmaktadır. Yoksulluk, işsizlik, kırdan kente göç, cinsiyete dayalı ayrımcılık gibi kadınları kayıt dışı çalışmaya iten nedenler, kadınların kayıt dışı istihdam oranını yükseltmektedir.
Sosyal güvenlik, grev hakkı ve sendikal örgütlenme, sağlık hizmetleri kadın erkek fark etmeksizin tüm insanların eşit bir şekilde yararlanması gereken en temel sosyal haklar içerisindedir. Fakat maalesef ki genel anlamda sendikacılığın erkek işi olarak değerlendirilmesi, kadınların ev içi sorumluluklarının ağırlığı, kadınların sendikal faaliyetlere katılmasında ve sendikal örgütlenmede erkeklere göre gerilerde kalmasına sebep olmuştur.
İş güvencesizliği, mevcut işin devam etmesini engelleyen ve çalışanda, belirsizlik düşüncesine bağlı olarak işini kaybetme kaygısına sebep olan durumları içermektedir. Bir araştırmaya göre erkeklerin kadınlardan daha çok bulundukları sektörlerde kadınlar daha fazla iş güvencesizliği algısı hissetmektedir. Başka bir araştırmaya göre kadınlar erkeklere göre iş kaybından daha çok etkilendikleri ve işleriyle ilgili daha fazla gelecek belirsizliği algıladıkları görülmüştür. Çoğunlukla geçici işlerde çalıştırılan kadınları bir daha görmeyeceğini düşünen işveren ve/veya kadının üst veya eşit kademesindeki kişi, kadınlara keyfi uygulamalarla istediğini yapabilmektedir. Mobbing uygulayan işveren, iş güvencesi olmayan bir kadının bu keyfi uygulamalara katlanmasını beklemektedir. Bu noktada da onun gibi binlercesini bulabilecek işveren de kadın işçisine belli psikolojik ve fiziksel baskılar uygulamayı kendine hak görebilmektedir.
Kadınların çoğunlukla geleneksel olarak kadın fonksiyonel alanı diye adlandırılan ve üst yönetim kademeleri için kariyer yolunda olmayan insan kaynakları, iletişim, halkla ilişkiler ve pazarlama alanlarında çalıştıkları ve yetkisiz sorumluluklar üstlendikleri bilinmektedir. Bunun yanında kadınların aldıkları ücretler erkeklere oranla daha az olmaktadır.
Kadın çalışanlar, çalışma hayatlarındaki başarılarına ve liyakatlerine bakılmadan ilerlemelerine engel olan, açık olarak görülemeyen ve bununla birlikte aşılaması mümkün olmayan engellerle de karşılaşabilmektedir Cam tavan olarak adlandırılan bu engellerin önemli özellikleri karşılaşılan problemlerin belirsiz olmasıdır. Cam tavan, yalnızca cinsiyetlerinden dolayı kadınların yönetimde belirli bir düzeyin üzerine yükselmesini engelleyen görünmez engelleri ifade etmektedir. Görünmeyen cam tavana ilişkin belirli tutum ve örgütsel nitelikli engellerin kadın çalışanların yukarı yönlü hareketlerinin önünde bir limit ve bariyer oluşturduğu bilinmektedir.